Sık Sorulan Sorular

Yurtdışında eğitim gören dişhekimleri ülkemizde mesleklerini icra edebilirler mi? Bunun için diploma denklik belgesi nasıl alınır?

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun`un 30.maddesi `Türkiye Cumhuriyeti dahilinde dişçilik sanatını icra ve diş tabibi unvanını taşıyabilmek için Türk olmak ve Türkiye Darülfünunu Dişçi Mektebinden diploma almak lazımdır.` düzenlemesi ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde  dişhekimliği mesleğini yapabilmenin şartlarını ortaya koymuştur. Bu düzenlemeye göre ülkemizde dişhekimliği mesleğinin uygulanabilmesi için ilgilinin Türk olması ve lisans diplomasının Türkiye`de bulunan üniversitelerin Dişhekimliği Fakültelerinden almış olması gerekmektedir.

Dişhekiminin diplomasının yabancı bir ülkeden alınmış olması halinde ise diplomanın Yüksek Öğretim Kurulu tarafından, Yurtdışı Yüksekögretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği uyarınca denkliğinin kabul edilmesi ve lisans denklik belgesinin Sağlık Bakanlığı tarafından tescil edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde dişhekimi olarak çalışmak isteyen Türk soylu yabancılar için vatandaş olma koşulu aranmaz. Ancak Türk soylu yabancılardan oturma ve çalışma izinlerinin yanı sıra öğrenimlerini yurt dışından yapmış Türk vatandaşlarında olduğu gibi diplomalarının ülkemizde verilen dişhekimliğine denk bir eğitim sonucu verilmiş olduğunun Yüksek Öğretim Kurumu tarafından kabul edilmiş olması koşulu aranmaktadır.  

Yabancı uyruklu dişhekimleri ülkemizde mesleklerini icra edebilirler mi? Bunun için diploma denklik belgesi nasıl alınır?

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde dişhekimliği mesleğini uygulamak ve dişhekimi unvanı taşıyabilmek için Türk olmak ve Türkiye`deki dişhekimliği fakültelerinden diploma almak gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olunması halinde, diploma denkliklerinin Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanması, onaylanan diplomaların Sağlık Bakanlığınca tescil edilmesi zorunludur.
 

Dişhekimliğinde Uzmanlık hakkında yaşanan son gelişmeler nelerdir?

26.04.2011 tarih ve  27916 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6225 sayılı "Torba Yasa"da,dişhekimliğinin; Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi, Çocuk Diş Hekimliği, Endodonti, Ortodonti, Periodontoloji, Protetik Diş Tedavisi ve Restoratif Diş Tedavisi şeklindeki 8 ayrı çalışma alanı uzmanlık dalı olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, bu alanlarda doktora eğitimini tamamlamış olanlar ile bu eğitimlerine 26.4.2011 tarihine kadar başlamış olanlara anılan eğitimi tamamlamaları halinde uzmanlık belgesi verileceğine ilişkin hüküm de söz konusu yasa da yer almaktadır.

Yurt dışlından alınan uzmanlık belgesi ülkemizde geçerli midir?

Yurt dışından alınan uzmanlık belgesinin ülkemizde geçerli olması için ne yapılması gerektiği Tıpta ve Diş hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Buna göre, yurt dışında uzmanlık eğitimi vermeye yetkili olan bir sağlık kurumundan uzmanlık belgesi almış olanların talepleri halinde, yabancı ülkedeki Türk misyon şefliklerince onaylanmış uzmanlık eğitimine ilişkin belgeleri Sağlık Bakanlığı tarafından incelenir. Bakanlık, yabancı ülkelerde yapılan uzmanlık eğitiminin o ülkenin usul ve esaslarına uygun olarak yapılıp yapılmadığını araştırır, kanıtlayıcı her türlü belge ve dokümanın verilmesini isteyebilir.

Yurt dışında uzmanlık eğitimi veren ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan Tıpta Uzmanlık Kurulunun yayımlayıp güncellediği tanınmışlık listesinde yer alan kurumlardan, o ülkede ilgili dalda uzmanlık yapma yetkisi veren bir belge almış olanların uzmanlık belgeleri fakülte veya eğitim hastanelerince tasdik edilmesinden sonra Bakanlıkça tescil edilir. Tanınmışlık listesinde olmayan bir kurumdan uzmanlık belgesi almış olanlar, aldıkları eğitimin niteliğine göre çeşitli eğitim ve sınavlara tabi tutulur ve başarılı olmaları halinde uzmanlık belgelerini tescili mümkündür. 

Halen yürürlükte olan yasal düzenlemeye göre periodontoloji uzmanlık eğitiminin süresi ülkemizde üç yıldır.

Kamuda sözleşmeli olarak çalışan dişhekimlerinin maaşları ve döner sermaye gelirleri hangi mevzuata göre belirlenmektedir?

Sözleşmeli sağlık personelinin ücretleri, Sağlık Bakanlığı ile imzaladıkları “Hizmet Sözleşmesi” ne,   ek ödemeleri ise; Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum Ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılmaktadır.

Hizmet Sözleşmesi

MADDE 4- Personele, sözleşme süresince yapacağı hizmetine karşılık ilgili Kurumun döner sermaye gelirinden karşılanmak üzere  her ay brüt (................................) YTL ücret ödenir. Ödemeler her aybaşında peşin olarak yapılır. Ay sonundan önce görevden ayrılmalarda, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre aylık bağlanması veya ölüm sebebiyle sözleşmeye son verilmesi halleri dışında, kalan günlere düşen ücret tutarı doğrudan geri alınır. 

Ayrıca personele, aylık sözleşme ücreti dışında, aynı birimde aynı unvanlı çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali kadrolu personel esas alınarak, görev yaptığı birimde bulunan döner sermayeden ilgili mevzuat içerisinde  ek ödeme yapılabilir.

MADDE 7- Personel, sosyal güvenlik bakımından 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir.

Hizmet Sözleşmesi için tıklayınız…

Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum Ve Kuruluşlarında Görevli Personele  Döner Sermaye Gelirlerinden Ek  Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik

MADDE 2- (1) Bu Yönetmelik, Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı  hariç olmak üzere Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan memurlar ile bu kurum ve kuruluşlarda 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılaması Hakkında Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personelini, 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat  ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesine göre istihdam edilen sözleşmeli personeli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilen personeli kapsar.

Yönetmeliğin tamamı için tıklayınız…

Yalnız kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan dişhekimleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışıp aynı zamanda muayenehanesi olan dişhekimlerinin döner sermaye paylarına ait katsayılar birbirinden farklıdır. Bu fark nereden kaynaklanmaktadır?

Kamu sağlık tesislerinde çalışanlara döner sermayeden verilecek payın belirlenmesinde tam zamanlı çalışıp çalışmadığına bağlı olarak farklı katsayı saptanmıştır. Bu durum kısmi zamanlı çalışanlar tarafından hizmetin zamanla değerlendirilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu gerekçesiyle yargıya taşınmış ise de bu hususta kesin bir yargı kararı henüz verilmemiştir.

Sağlık Ocaklarında çalışanlar ile hastaneler ve ağız diş sağlığı merkezlerinde çalışan dişhekimlerinin yaptıkları girişimsel işlem puanları arasında ise fark bulunmamaktadır.

İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimini kimler ya da hangi kurumlar verir?

İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelinin eğitimlerini vermek üzere Bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından kurulan müesseseler bu eğitimleri verebilir.

İşyeri hekimliği sertifikalarının geçerlilik süresi ne kadardır?

İşyeri Hekimliği belgesi sahibi olan kişilerin, belgelerini aldıkları tarihten itibaren beş yıllık aralıklarla eğitim kurumları tarafından düzenlenecek yenileme eğitim programlarına katılması zorunludur. Bu eğitimin süresi 30 saatten az olamaz.

İşyeri hekimliği sertifikalarının geçerli olup olmadığı nasıl ayırt edilir?

Yönetmelikte de belirtildiği gibi, 16.12.2003 tarihinden önce TTB tarafından, bu tarihten sonra da Bakanlığın verdiği işyeri hekimliği sertifikaları geçerlidir.

İş güvenliği uzmanlarının sertifikalarının geçerlilik süresi ne kadardır?

İş güvenliği uzmanı belgesi sahibi olan kişilerin, belgelerini aldıkları tarihten itibaren beş yıllık aralıklarla eğitim kurumları tarafından düzenlenecek yenileme eğitim programlarına katılması zorunludur. Yenileme eğitim programlarının süresi 30 saatten az olamaz.

15.8.2009 tarihinden önce Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliğinden alınan iş güvenliği uzmanlığı sertifikası geçerli midir?

İş güvenliği uzmanlığı, ilk defa 4857 sayılı Kanunla tanımlanmıştır. Dolayısıyla 2004 yılından itibaren Bakanlık tarafından verilen sertifikalar geçerlidir.

TTB ve TMMOB eğitim verebilecekler mi?

Bakanlıktan yetki belgesi almak şartıyla verebileceklerdir.

Risk değerlendirmesi kimler tarafından yapılır?

Risk değerlendirmesi, işverenin oluşturduğu bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Risk değerlendirmesi ekibi aşağıdakilerden oluşur.

a) İşveren veya işveren vekili.

b) İşyerinde sağlık ve güvenlik hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri.

c) İşyerindeki çalışan temsilcileri.

ç) İşyerindeki destek elemanları.

d) İşyerindeki bütün birimleri temsil edecek şekilde belirlenen ve işyerinde yürütülen çalışmalar, mevcut veya muhtemel tehlike kaynakları ile riskler konusunda bilgi sahibi çalışanlar.

Birden fazla işveren olması durumunda risk değerlendirmesi nasıl yapılır?

Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda, yürütülen işler için diğer işverenlerin yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı risk değerlendirmesi gerçekleştirilir. İşverenler, risk değerlendirmesi çalışmalarını, koordinasyon içinde yürütür, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit edilen riskler konusunda bilgilendirir.

Birden fazla işyerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde, işyerlerinde ayrı ayrı gerçekleştirilen risk değerlendirmesi çalışmalarının koordinasyonu yönetim tarafından yürütülür. Yönetim; bu koordinasyonun yürütümünde, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden diğer işyerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için ilgili işverenleri uyarır. Bu uyarılara uymayan işverenleri Bakanlığa bildirir.

Asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin bulunduğu işyerlerinde risk değerlendirmesi nasıl yapılır?

Bir işyerinde bir veya daha fazla alt işveren bulunması halinde; her alt işveren yürüttükleri işlerle ilgili olarak, bu risk değerlendirmesi çalışmalarını yapar veya yaptırır.

Alt işverenlerin risk değerlendirmesi çalışmaları konusunda asıl işverenin sorumluluk alanları ile ilgili ihtiyaç duydukları bilgi ve belgeler asıl işverence sağlanır. Asıl işveren, alt işverenlerce yürütülen risk değerlendirmesi çalışmalarını denetler ve bu konudaki çalışmaları koordine eder. Alt işverenler hazırladıkları risk değerlendirmesinin bir nüshasını asıl işverene verir. Asıl işveren; bu risk değerlendirmesi çalışmalarını kendi çalışmasıyla bütünleştirerek, risk kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

Hangi işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılmalıdır?

31/12/2012 tarihi itibariyle çalışan sayısı ve tehlike sınıfı farkı gözetmeksizin tüm işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılacaktır.

Kimler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındadır?

Kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanları kapsar.

Kimler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında değildir?

Fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri, afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri, ev hizmetleri, çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar ve hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan iş yurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetlerinde çalışanlar kapsamda değildir.

Tam süreli işyeri hekimi görevlendirilen işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirilmesi zorunlu mudur?

Tam süreli işyeri hekimi görevlendirilen işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirilmesi zorunlu değildir.

Tehlike sınıflarına göre hangi sertifikaya sahip iş güvenliği uzmanı çalıştırılmalıdır?

Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi gereklidir.

31/01/2013 tarihli ve 28545sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” ine göre üç yıllık mesleki tecrübe ve (C) veya (B) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip iş güvenliği uzmanları; sektörel düzenleme kapsamında kendi meslek dallarına uygun işlerin yapıldığı işyeriyle sınırlı olmak üzere, bütün tehlike sınıflarındaki işyerlerinde maddenin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren yedi yıl süresince görevlendirilebilirler.

Ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaşıldığında çalışan nasıl davranmalıdır?

Çalışanlar; kendileri veya diğer kişilerin güvenliği için ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıkları ve amirine hemen haber veremedikleri durumlarda; istenmeyen sonuçların önlenmesi için, bilgileri ve mevcut teknik donanımları çerçevesinde müdahale edebilirler. Böyle bir durumda çalışanlar, ihmal veya dikkatsiz davranışları olmadıkça yaptıkları müdahaleden dolayı sorumlu tutulamaz.

Çalışmaktan kaçınma hakkı nedir?

Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.

İşveren, iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimini nasıl yapar?

İşveren; iş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde ve sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını da, öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.

Sağlık hizmeti sunucuları, iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimini nasıl yapar?

Sağlık hizmeti sunucuları kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.

Çalışan temsilcisi sayısı nasıl belirlenir?

- İki ile elli arasında çalışanı bulunan işyerlerinde bir,
- Ellibir ile yüz arasında çalışanı bulunan işyerlerinde iki,
- Yüzbir ile beşyüz arasında çalışanı bulunan işyerlerinde üç,
- Beşyüzbir ile bin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde dört,
- Binbir ile ikibin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde beş,
- İkibinbir ve üzeri çalışanı bulunan işyerlerinde altı çalışan temsilcisi bulunmalıdır.

Sağlık raporunun hangi şartlarda alınması zorunludur?

Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporuna sahip olmalıdır.

Sağlık raporu nerelerden alınır?

Sağlık raporları, işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınır.

Ancak; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereğince işyeri hekimi istihdamı zorunluluğu henüz başlamamış olan işyerleri, Kanunun ilgili maddeleri yürürlüğe girene kadar, söz konusu bu raporları Kanun öncesinde olduğu gibi kamu sağlık hizmeti sunucularından alabilirler.

Çalışanlara hangi hallerde sağlık muayeneleri yapılır?

- İşe girişlerde
- İş değişikliğinde
- İş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde
- İşin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla sağlık muayeneleri yapılır.

Küçük işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesinde devlet desteği ne şekilde olacaktır?

Kamu kurum ve kuruluşları hariç ondan az çalışanı bulunanlardan, çok tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri devlet desteğinden faydalanabilir. Ancak, Bakanlar Kurulu, ondan az çalışanı bulunanlardan az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin de faydalanmasına karar verebilir.

Güvenlik raporu veya büyük kaza önleme politika belgesi nedir?

İşletmeye başlanmadan önce, büyük endüstriyel kaza oluşabilecek işyerleri için, işyerlerinin büyüklüğüne göre işveren tarafından hazırlanması gereken rapordur.

Güvenlik raporu hazırlama yükümlülüğü bulunan işveren, hazırladıkları güvenlik raporlarının içerik ve yeterlilikleri Bakanlıkça incelenmesini müteakip işyerlerini işletmeye açabilir.

İşyerinin tehlike sınıfı nasıl belirlenir?

İşyerinizin (Minimum) 23 haneli olan SGK Sicil Numarasının en başından 2.3.4. ve 5 karakterleri iş kolu kodu/faaliyet kodu/ tescil kodu olarak isimlendirilir. Bu 4 haneli kod sizin esas faaliyetinizi tanımlamaktadır. Bu 4 lü kodu İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde bulduktan sonra, 4 lü iş kolu konunun altında yazılmış faaliyetlerden yaptığınız işi en iyi tanımlayan kod seçilir. Seçtiğiniz kod 6 lı NACE kodunuz, karşısında yazan tehlike sınıfı da işyerinizin tehlike sınıfıdır.

İşyeri tescil kodunun tebliğde bulunmadığı durumlarda işyerinin tehlike sınıfı nasıl belirlenir?

İşyerinizin (Minimum) 23 haneli olan SGK Sicil Numarasının en başından 2.3.4. ve 5 karakterleri iş kolu kodu/faaliyet kodu/ tescil kodu olarak isimlendirilir. Bu 4 haneli kod sizin esas faaliyetinizi tanımlamaktadır. Bazı iş kolu kodu/faaliyet kodu/ tescil kodlarının İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde karşılığı bulunmamaktadır. Bu kodlar için aşağıdaki tabloya göre önce doğru 4 lü kod seçmeli, sonra seçtikleri 4 lü iş kolu konunun altında yazılmış faaliyetlerden yapılan işi en iyi tanımlayan altılı kod seçilmelidir. Seçilen kod 6 lı NACE kodu, karşısında yazan tehlike sınıfı da işyerinin tehlike sınıfıdır.

Tablo için tıklayınız...

Fazla çalışmanın yasak olduğu durumlar hangileridir?

4857 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesine göre çıkarılan “Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik” kapsamına giren işlerde ve yine Kanun’un 69 uncu maddesinde belirtilen gece çalışmasında fazla çalışma yapılamaz.

Apartmanların bağımsız bölümlerinde muayenehane veya poliklinik açmak mümkün müdür?

Ülkemizde bütün bir yapıda bağımsız bölüm kurulması ile bu bağımsız bölümün ana yapı ile ilişkisi 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile kurulmuştur.  Ana yapıda kat mülkiyeti kurulurken bağımsız bölümlerin niteliği noter tasdikli bir liste halinde gösterileceği gibi bu bağımsız bölümlerin kullanılış tarzını da gösteren bir yönetim planının hazırlanması da zorunludur.

Ana gayrimenkulün, mesken, iş veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde hastane, dispanser, klinik, poliklinik, ecza lâboratuvarı gibi müesseseler kurulamaz; kat maliklerinin buna aykırı sözleşmeleri hükümsüzdür; dispanser, klinik, poliklinik niteliğinde olmayan muayenehaneler bu hükmün dışındadır (634 sayılı Kanun m.24).

Belirtilen Kanun hükmündeki ifadeye uygun olarak hekim/dişhekimi muayenehanesi, mimar bürosu, avukat bürosu gibi işyerlerinin binalarda yer almasının mümkün olduğu uzun zamandır Yargıtay kararlarında yer bulmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta bulunmaktadır: Yönetim planında aksine hüküm olmaması! Yani bir apartmanın yönetim planında bağımsız bölümlerin muayenehane olarak kullanılamayacağına dair hüküm var ise herhangi bir kat maliki veya yöneticinin açacağı dava ile bağımsız bölümün muayenehane olarak kullanımına son verilmesine karar verilebilir.

Yönetim planında mevcut bağımsız bölümlerde muayenehane açılamayacağına ilişkin hükümlerin ortadan kaldırılabilmesi ise bütün kat maliklerinin ortak kararı ile mümkün olabilir.

Muayenehane olarak düzenlenen apartman dairesinde kat malikleri aksine yeni bir düzenleme yapabilir mi?

Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik`te özel sağlık kuruluşu açılacak binalarda diğer kat maliklerinden muvafakat alınması hususu sağlık müdürlüğü tarafından aranmamaktadır. Tıp alanında hizmet veren  özel sağlık kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerin bulunduğu Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinde  de Eylül ayında bir değişiklik yapılarak özel sağlık kuruluşu açılışında aranan belgeler arasında bulunan "Sağlık kuruluşu  müstakil binada değil ise, kat maliklerinden alınacak muvafakat belgesi" artık istenmez hale getirildi. Ancak bütün bu düzenlemeler bir apartman dairesinde açılacak muayenehane ya da özel sağlık kuruluşunun diğer kat malikleri tarafından sorgulanmasının önünde engel değil.

Öncelikle belirtmek gerekir ki apartmandaki bağımsız bölümlerin kullanım amaçları yönetim planı adı verilen ve bütün malikleri bağlayan, apartmanın ilk kuruluşunda düzenlenmiş olan, bir belgede belirtilir. Yönetim planında bağımsız bölümler mesken ya da işyeri olarak belirlenmiş ise burada muayenehane açılabilir iken poliklinik açılması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca yönetim planında apartmanda muayenehane açılamayacağı yönünde bir yasak var ise bu düzenleme de herkes açısından bağlayıcıdır.

Hangi özel sağlık kuruluşlarının muayenehane olarak niteleneceği de yargı kararları ile belirlenmektedir: "Kat Mülkiyeti Yasasının 24.maddesinin ilk fıkrasında anagayrimenkulün kütükte mesken, iş veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bölümünde hastahane, dispanser, klinik, poliklinik, ecza laboratuarı gibi müesseselerin kurulamayacağı kesin yasak olarak öngörülmüş; dispanser, klinik, poliklinik niteliğinde olmayan muayenehaneler bu hükmün dışında tutulmuştur. Yargıtay`ın yerleşmiş uygulamalarında, … yasak kapsamı dışında kalan ve muayenehanede yapılabilecek işin ise doğrudan hasta üzerinde elle veya aletlerle yapılan sağlık kontrolünü ve operasyon sayılamayacak müdahaleleri içerir nitelikte olması aranmaktadır." Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/18-476 K. 2004/561 T. 20.10.2004)

Yasa hükmünde açık olarak belirtildiği üzere apartmanda açılacak klinik, poliklinik gibi yerler ile ilgili olarak kesin yasak hükmü bulunmaktadır. Kat maliklerinin bu hususa aykırı sözleşme yapmaları da  mümkün değildir. Bu nedenle kat maliklerinden biri ya da yönetici tarafından açılacak bir dava ile söz konusu yerin boşaltılması sağlanabilir.

Dişhekiminin  aldığı dairenin bulunduğu apartmanın yönetim planında apartmanda muayenehane açılmasına engel herhangi hüküm bulunmaması halinde söz konusu yerde muayenehane açılabilir.

Diğer taraftan, apartman yönetim planının sonradan değiştirilmesi mümkündür. Kat Mülkiyeti Yasasına göre "Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır. Kat maliklerinin 33 üncü maddeye göre mahkemeye başvurma hakları saklıdır."

Bu durumda, dişhekiminin muayenehane olarak düzenlediği bu yerden tahliyesini sağlayabilmek için yönetim planının değiştirilmesi halinde söz konusu kat malikleri kurulu toplantısından sonra bir ay içinde sulh hukuk mahkemesine başvurarak anılan kararın hakkaniyete aykırı olduğunu veya kendisine zarar verilmek kastıyla alındığını ispat ederek kararı iptal ettirmesi de mümkün görülmektedir.

Muayenehanelerin işyeri açma ruhsatı alma zorunluluğu var mıdır?

Muayenehane ve Müşterek Muayenehanelerin Belediyelerden İşyeri Açma  Ruhsatı alma yükümlülüğü  bulunmamaktadır.

23 Nisan 2015 tarih ve 29335 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6645 sayılı Kanunun 78.maddesi ile yapılan değişiklikle, meslektaşlarımızın açtığı muayenehane ve müşterek muayenehaneler iş yeri açma ruhsatı almak zorunda olmaktan çıkartıldı. Bu sayede, işyeri açma ruhsatı düzenlenmesi için belediyeye başvurmak, bütün kat maliklerinden onay almak ve ruhsat harcı ödemek gibi zorunluluklar ortadan kalkmıştır. Zorunluluğunun ancak 13.4.2007 tarihinden sonra açılan işyerlerine uygulanması şeklinde yapılması gereklidir. 

Dişhekimlerinin birden fazla özel sağlık kuruluşunda çalışmaları mümkün müdür?

Bilindiği üzere, diş hekimlerinin birden fazla muayenehane açması 1219 sayılı Yasanın 43. maddesindeki özel hükümle yasaklanmıştır. Diğer taraftan, 1219 sayılı Yasa`nın 12. maddesinde 21.1.2010 tarih ve 5947 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile hekim ve dişhekimlerinin çalışma düzenlerine ilişkin yeni hükümler getirilmiş; çalışma alanları kategorik olarak ayrılmış ve her bir kategori içinde kalmak kaydıyla birden fazla yerde çalışmalarının mümkün bulunduğu ve söz konusu hükmün uygulama esaslarının Sağlık Bakanlığı tarafından belirleneceği düzenlenmiştir.

Dişhekimliği mesleğine ilişkin özel düzenlemelere bakıldığında, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik`in "Yasaklar" başlıklı 31. maddesinin üçüncü fıkrasına göre "3224 sayılı Kanunun 42 nci maddesi hükümleri saklı kalmak üzere sağlık kuruluşlarında çalışan dişhekimi ve diğer sağlık personeli bu Yönetmelik kapsamındaki başka bir sağlık kuruluşunda çalışamaz ve çalıştırılamaz."

3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanununun 42. maddesine göre ise "Özel kurum ve işyerinde görevli diş hekimlerinin bu görevlerini başka bir yerde de yapmaları, kayıtlı bulundukları Oda Yönetim Kurulunca kabul edilmedikçe her ne suretle olursa olsun, diğer bir kurum veya işyerinin diş hekimliği görevini alamazlar.

Oda Yönetim Kurulları, ikinci görev konusunda başvuruları iş hacmi, ikinci görevlerin diş hekimleri arasında adil şekilde dağıtılması, hizmetin iyi yapılması ve benzeri hususları da göz önünde bulundurarak inceler ve gerekçeli olarak karara bağlar."

Bütün bunlardan başka, 1219 sayılı Yasa`nın 12. maddesinin 5947 sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hekimlerle ilgili düzenlemeler içinde dişhekimleriyle ilgili kurallar da konulmuştur. Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmeti Sunulan Özel  Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Ek 1. Maddesinin ikinci fıkrasına göre "Tabip ve diş tabipleri …kadrolu olarak çalıştıkları tıp merkezi veya özel hastane dışında en fazla iki özel sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici olarak çalışabilirler. Aynı şekilde, Özel Hastaneler Yönetmeliğinin Ek 5. Maddesinde de "Tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla kadrolu olarak çalıştıkları özel hastane veya tıp merkezi dışında en fazla iki özel sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici çalışabilirler." Söz konusu düzenlemelere göre genel tababete ilişkin hizmet sunan özel hastane ya da özel sağlık kuruluşlarında hizmet sunan dişhekimlerinin çalıştıkları sağlık kuruluşundan ayrı olarak iki özel sağlık kuruluşunda daha çalışabilmesine olanak sağlanmış bulunmaktadır.

Bütün bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinde, 1219 sayılı Yasa`nın 12. maddesinde değişiklik yapılmasına karşın 42. maddesinin aynen kalmış olması sebebiyle dişhekimlerinin birden fazla muayenehane açmalarının mümkün olmadığımuayenehanesi olan ya da ağız diş sağlığı hizmeti sunan özel bir sağlık kuruluşunda çalışan diş hekiminin ikinci bir özel sağlık kuruluşunda çalışabilmesinin ancak ilgili dişhekimleri odası yönetim kurulunun kabulüne bağlı olduğu sonucuna varılmaktadır.

Dişhekimlerinin Birden Çok Yerdeki Mesleki Çalışmalarının Usul Ve Esasları Hakkında Yönerge için tıklayınız…

Bir dişhekimi başka bir dişhekimin yanında çalışabilir mi?

Tıbbi Deontoloji Tüzüğü;

"Madde - 43. Tabip ve diş tabibi, muayenehane veya laboratuvarın da, kendi namına diğer bir meslektaşı çalıştıramaz. ancak, muvakkat bir müddet için bizzat bulunmadığı takdirde, diğer bir meslektaşı yerine bırakabilir. Bu müddet bir aydan fazla devam ederse, mensup olduğu tabip odasını haberdar eder."

Dişhekimlerinin herhangi bir şirkete ortak olmaları mümkün müdür?

Sağlık hizmeti sunumu amacıyla kurulmuş olan şirketlere dişhekimlerinin ortak olmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Zira Özel sağlık kuruluşları, mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip serbest çalışan dişhekimleri veya ortaklarının tamamı dişhekimi olan şirketler tarafından açılabilir.

Dişhekimlerinin sağlık hizmeti sunumu dışında faaliyet gösteren şirketlere ortak olması hususunu ise Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununda tanımlanan şirketlere göre incelemek gerekmektedir.

Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununa göre şirketler şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri olarak temelde ikiye ayrılmaktadır.

Adi Ortaklık- Birden çok kişinin herhangi bir ticari amaç için bir araya gelerek oluşturdukları, kendilerinden ayrı bir tüzel kişiliği bulunmayan yapılara adi ortaklık denilir. Adi ortaklık, Borçlar Kanununa göre kurulmuş şahıs şirketidir. Bu tür ortaklıkta her bir ortak tacir sıfatına haiz olup ortaklığın borçlarından ortaklar bireysel mal varlıklarıyla da sorumludurlar. Anılan niteliği gereği dişhekimlerinin sağlık hizmeti sunumu dışında bir adi ortaklığa ortak olmaları 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun gereğince yasaktır.

Limited Şirket-İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altına kurulup, ortaklarının sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belirli olan şirkete limitet şirket denir. Limited şirket, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan sermaye şirketidir. Bu niteliğine uygun olarak ortaklar, şirketin borçlarından koydukları sermaye ile sınırlı olarak sorumludur.

Dişhekimleri, sağlık hizmeti sunumu dışında faaliyet gösteren limited şirket ortağı olabilirler. Ancak anılan şirketlerde yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak faaliyet gösteremezler. Zira bu sıfatlarla faaliyet gösterilmesi durumunda kişiler tacir konumunda olmaktadır.

Anonim Şirket-Anonim şirket, en az beş gerçek veya tüzel kişi tarafından kurulan, bir unvana sahip, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mal varlığıyla sorumlu olan şirkettir.Ortakların sorumluluğu, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır.

Dişhekimleri, sağlık hizmeti sunumu dışında faaliyet gösteren anonim şirketlere ortak olabilir ancak kurucu ortak veya yönetici olamazlar. Zira bu sıfatlarla yürütülen görevlerde tacir sıfatı söz konusu olduğu gibi konulan sermaye ile sınırlı olmayan sorumluluklar da söz konusudur.

Muayenehane sahibi bir dişhekimi, başka bir ağız ve diş sağlığı polikliniğine şirket ortağı olabilir mi?

Dişhekiminin birden fazla sağlık kuruluşu açması yasaktır. Sağlık kuruluşunun ortaklığı da sağlık kuruluşunun sahipliği anlamında değerlendirilir.

Bu yasağın, Sağlık Bakanlığı yönetmelik düzenlemesi sebebiyle, dolaylı olarak ihlal edildiği durum poliklinik ve merkezi açan şirketin başka sağlık kuruluşları da açmasına izin verilmiş olmasıdır. Bakanlık bu düzenlemeyle, şirketin ortaklarından ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olmasına dayanarak dişhekiminin birden fazla sağlık kuruluşu açmasını yasaklayan kuralı ihlal etmediğini iddia etmektedir.

Bakanlığın bu düzenlemesi TDB tarafından dava edilmiş ise de henüz bu dava karara  bağlanmış değildir.

Ağız ve diş sağlığı polikliniği şirket ortakları, aynı şirket üzerinden aynı ilde veya farklı ilde, mesleklerini icra etmemek koşuluyla şube veya şubeler açması mümkün müdür?

Türk Dişhekimleri Birliği farklı düşünmekle birlikte, Sağlık Bakanlığı Yönetmeliği m.11/9 uyarınca, poliklinik ve merkez sahibi şirket tarafından ikinci bir sağlık kuruluşu açılması mümkündür: “(9) Bu Yönetmelik kapsamındaki mevcut ADSM ve poliklinik sahibi tüzel kişiler tarafından ikinci bir sağlık kuruluşunun açılmak istenmesi durumunda ve faaliyet gösterdiği adresin değişmesi durumunda Ek-1’de belirtilen evrak ile başvuru aynen tekrarlanır.” Açılacak sağlık kuruluşunun sahibi de ilkinin sahibi olan şirket olacak, aynı veya farklı ilde kurulabilecektir.

Açılabilecek sağlık kuruluşuna ilişkin sayı sınırı olup olmadığına gelince; düzenlemede “ikinci bir sağlık kuruluşu” şeklindeki sınırlamadan hareketle bir poliklinik veya merkez sahibi şirketin sınırsız sayıda sağlık kuruluşu değil ancak bir sağlık kuruluşu daha açabileceğinin kabul edilmesi uygun olacaktır.

Kamuda çalışan bir dişhekimi, ağız ve diş sağlığı polikliniği şirket ortağı olabilir mi?

Kamuda çalışan dişhekimi bu çalışması sebebiyle devlet memuru statüsündedir. Devlet memurlarının mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamayacakları 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 28. maddesinde belirtilmiştir.

Aynı maddede, “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar.” hükmüne de yer verilmiştir.

Bu kurallar uyarınca, Devlet memuru olarak görev yapan bir dişhekiminin polikliniğin kurulabilmesi için gerekli olan ikinci dişhekimi olarak Şirket ortağı olması, bu nitelik zorunlu olarak poliklinikte çalışmayı gerektirdiğinden, mümkün değildir.

Diğer yandan, Devlet memurunun herhangi bir şirketin ortağı olabilmesi, Yasa’da belirtilen şirket tiplerine ve ortaklık statülerine bağlı olarak, mümkün olmakla birlikte; sağlık hizmeti vermek üzere kurulan şirket ortaklıkları esasen bir sermaye ortaklığı değil mesleki faaliyetin birlikte yürütülmesinin üst yapısı olarak değerlendirilerek sonuca ulaşılmalıdır. Bu yaklaşımla, her ne kadar sahibi olarak şirket görünmekte ise de söz konusu sağlık kuruluşu bu şirketi oluşturan ortakların muayenehanelerinin bir araya getirilmesi olarak kabul edildiğinden, sadece sermaye koyan ortak yaklaşımı sağlık kuruluşlarının sahibi şirketler bakımından uygun değildir. Dolayısıyla, Devlet memurunun sağlık kuruluşu sahibi şirketin ortağı olamayacağı kabul edilmelidir.

Serbest çalışan bir dişhekimi görüntüleme merkezini tek başına açabilir mi? Bu merkezde dışarıdan hasta kabulüyle film çekilebilir mi?

3153 sayılı Radiyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun`un 1, 2, 7 ve 10. maddeleri;

"Madde 1-Münhasıran röntgen şuaı vasıtasiyle teşhis veya hem teşhis ve hem tedavi yahut radiyom veya radiyom emanasiyonu yahut radiyom mürekkebatiyle veya her türlü elektrik aletleriyle tedavi yapmak için müessese açmak Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin iznine bağlıdır.

Madde 2-Birinci maddede adı geçen müesseseler yalnız ihtisas vesikası almış tabipler tarafından açılabilir. Bu tabipler açacakları müessesenin adresini ve kullanacakları cihazların marka ve nevilerini ve radiyom miktarını ve şeklini bildiren bir istida ile Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletine müracaat ederler. Bu istidaya binanın bir krokisini ve vesikalarının birer örneğini de bağlarlar. Vekaletçe müessese tetkik ve teftiş ettirilerek hasıl olacak neticeye göre yazı ile izin verilir.
İzin alınmadan bu kabil müessese işletilemez ve buralara hasta kabul olunamaz. 

Madde 7-Tabipler ve diş tabipleri muayenehanelerinde yalnız tedavileri altında bulunan hastalarda teşhis için kullanılmak üzere röntgen teşhis aletleri veya tedavi için faradizasyon, galvanizasyon, diyatermi ve sair cihazları bulundurabilirler. Bu cihazlar ve bulundukları yerler üçüncü maddeye göre yapılacak nizamnamedeki şartlara uygun olarak her türlü arızalara mani olacak şekilde tertibatı havi olmaları lazımdır.  

Bu maddenin 1. fıkrasına göre muayenehanelerinde cihaz ve alet bulunduracak tabip veya diştabiplerinin tedavilerinin altında olan hastalardan başkasının röntgenle teşhis veya elektrikle tedavi için para ile hariçten hasta kabul ettikleri takdirde 1. maddede yazılı şartalara göre izin almaya mecburdurlar.  

Madde 10 - "Bu kanunda gösterilen salahiyete haiz olmayanlar veya salahiyetli olup da birinci maddeye uyarak izin almamış olanlar tarafından işletilen röntgen ve radiyom ve elektroterapi ve sair fizyoterapi müesseseleri Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin salahiyetli makam ve memurları tarafından verilecek müzekkere üzerine o yerin en büyük mülkiye amirinin vereceği emirle hemen kapatılır."  

Yine 992 sayılı Seriri Taharriyat ve Tahlilat Yapılan Misli Teamüller Aranılan Umuma Bakteriyoloji Laboratuarları Kanunu`nun 9. maddesinde; 

"Madde 9 – … Uzman olmayıp da bu çeşit laboratuar açanlara veya izin ile açmış oldukları laboratuarlarını uzman olmayanlara terk edenlere yediyüzellimilyon lira idari para cezası verilir ve ayrıca laboratuar kapatılır." demektedir.  

Bütün maddeler birlikte değerlendirildiğinde dişhekimleri, ancak muayenehanelerinde tedavilerini yaptıkları hastalara teşhis amaçlı röntgen aletleri bulundurabilirler. 

Meslektaşlarımızın laboratuar açıp, ücret karşılığı dışarıya hizmet verebilmeleri mümkün değildir. 

Dişhekimi kendi alanı dışında bir teşhisi reçetesinde belirtebilir mi? Koyduğu teşhise uygun olarak kendi alanı dışında kalan tansiyon, diyabet, depresyon gibi hastalıklarda kullanılan ilaçları reçetesine yazabilir mi?

Dişhekimlerinin reçete yazımına ilişkin hukuksal düzenleme 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun`un 35.maddesinde yer almaktadır. Buna göre "Diş tabipleri ve dişçiler Eczaneler Kanununa müteferri talimatnamede gösterilen mevaddı reçete ile eczanelerce alabilirler. Reçete ile alınması mecburi olup salifüzzikir talimatnamede münderiç olmayan maddeleri muhtevi reçete yazamazlar." Bu hükümde adı geçen Eczaneler Kanunu 24.01.1927 tarih ve 964 Sayılı yasa ile yürürlüğe girmiş ancak 24.12.1953 tarih ve Resmi Gazete`nin 8591 sayılı nüshasında yayınlanarak yürürlüğe giren 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılan 964 sayılı yasaya ekli olduğu belirtilen talimatname yeni Kanunda yer almadığından dişhekimlerinin hangi ilaçlara ilişkin reçete yazabilecekleri hususu dişhekimliği mesleğinin faaliyet alanını gösteren genel mevzuata göre belirlenmelidir.   

Dişhekimliği mesleğinin yetki alanını düzenleyen 1219 sayılı Kanun`un 29.maddesi "Dişçilik sanatı; dişlerin ve diş etleri ile esnanın tedavisi ve dişlerin ikmal ve ıslahına ait ameliyelerin icrasına münhasırdır" hükmü, dişhekimlerinin faaliyet alanının sınırlarını belirlemiştir. Bu hükümden da anlaşılacağı üzere dişhekimleri, diş ve dişetleri ile çevresinin tedavisi ile yetkilendirilmiş olup dişhekimliği mesleğinin gereği hastalarına diş ve diş etleri ile çevresinin tedavisinde kullanılabilecek ilaçlar reçete edebileceklerdir. Bu nedenle dişhekimliği mesleğinin yetki alanı dışındaki teşhis ve tedaviler ile ilgili herhangi bir ilacın reçetelendirilmesi yerinde değildir. 

Dişhekimlerinin reçete ettiğinde bedeli ilgili sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanabilecek ilaçlar SGK ve Maliye Bakanlığı tarafından her yıl yayınlanan ilaç listelerinde yer almaktadır. Bu listelere bakıldığında söz konusu ilaçları reçetelendirecek hekim ve dişhekimlerinin branşlarına göre ayrım yapıldığı, bir hekimin kendi branşı dışında ilaç reçete etmesinin genellikle mümkün olmadığı görülmektedir. Bu düzenlemelerin Tıbbi Deontoloji Tüzüğü`nde yer alan hekimin tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbest olduğu ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönünde savlar mevcut olmakla birlikte fiili uygulama bu yönde sürmektedir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde dişhekiminin kendi alanı dışında bir hastalık teşhisini reçetesinde belirtmesi, yetkili olmadığı alana müdahale niteliği taşıyacak ve hukuka aykırı bu işlemin sorumluluğu ilgili dişhekiminde olacaktır. Aynı şekilde dişhekimliği mesleki alanında kalan bir rahatsızlığın teşhis edilmesine karşın tedavi planını düzenleyen belge niteliğindeki reçeteye bununla ilgisi olmayan başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların yazılması da bilimsel ve hukuksal olarak yerinde değildir.

Dişhekimi mesleğini icra ederken firma kurarak bir başka alanda çalışma yapabilir mi?

Dişhekimlerinin mesleki uygulamalarının temel düzenlemesi 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun olup bu çerçevede yapılacak uygulamalarda uyulması gereken etik kurallar ise 19.02.1960 tarih ve 10436 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan Tıbbi Deontoloji Tüzüğünde belirlenmiştir.

Anılan düzenlemelerden  1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun fasıllar halinde düzenlenmiş olup her bir fasıl ile bir meslek grubuna ilişkin kurallar sevk edilmiştir. Kanunun `Tabipler` faslında bulunan 12.maddenin 17.1.1949 tarihinde değiştirilmiş olan birinci fıkrasına göre `Sanatını icra etmek üzere bir mahalde kayıtlı olan herhangi bir tabibin bizzat dükkan ve mağaza açmak suretiyle her türlü ticaret yapması memnudur.` Tabipler için getirilmiş olan bu hüküm diş tabipleri için kuralların öngörüldüğü fasılda mevcut bulunmamaktadır. Yani Kanun ile, diştabiplerinin mesleki faaliyetlerinin yanı sıra ticari faaliyette bulunması açıkça yasaklanmış değildir.  Olması gereken noktasında bakıldığında hekimler ile dişhekimlerinin aynı alanda farklı uzmanlık kollarında çalışan meslek mensupları olmasından dolayı aynı kurallara tabi olmaları gereklidir. Ancak Kanunun tabipler için açık bir hükümle getirdiği yasağın diştabiplerine ilişkin fasılda bulunmaması sebebiyle, diştabiplerinin dişhekimliği faaliyetini fiilen yürüttükleri dönemde başka bir işletmenin de sahibi olmalarının önünde bir engel bulunmadığının söylenmesi gereklidir.

Bütün bunlardan ayrı olarak bir diş tabibinin bizzat ticari faaliyette bulunması ise diştabipliği mesleğinin etik kurallarının belirlendiği Tıbbi Deontoloji Tüzüğü çerçevesinde değerlendirilmek gerekir. Bu çerçevede yapılacak değerlendirmede mesleğin saygınlığının korunması ve mesleğe ticari veçhe verilmesinin yasaklanmış olması dolayısıyla dişhekimlerinin mesleki faaliyetlerinin yanı sıra bizzat ticari faaliyette bulunması  etik kurallara aykırılık oluşturur.

Vatani görevini yapmakta olan dişhekimleri temel eğitimden sonraki dönemde askerliği devam ederken muayenehane açabilirler mi?

1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu`na ek 2183 sayılı Kanun`un 3.maddesi "Askerî doktorların bizzat hususi hastane açmaları memnudur. Hilafında hareket, birinci madde mucibince cezayı müstelzimdir. Ancak çalışma saatleri haricinde ve mahsus kanununa göre icrayı sanat etmeleri caizdir." hükmü ile tabip ve diştabiplerinin mesai saatleri dışında resmi kurum dışında da mesleklerini icra edebilecekleri düzenlenmiştir.

Aynı şekilde 926 sayılı TSK Personel Kanunu`na tabi olarak çalışan personeli de kapsamına alan 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat Ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun`un 4.maddesi ise "1 inci madde kapsamına giren personelden, özel kanunlarına göre meslek ve sanatlarını serbest olarak icra etme hak ve yetkisine sahip olanlar istedikleri takdirde 1 inci maddede öngörülen tazminat hakkından yararlanmamak şartı ile mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabilirler. Bunlara iş güçlüğü, iş riski ve teminindeki güçlük zamları veya bu mahiyetteki zamlar ödenmez. Ancak, il sağlık müdürlüğü ve başhekimlik görevini yürütenler serbest olarak çalışamazlar. Askeri sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan başhekimler serbest çalışma yasağına tabi değildir." düzenlemesi ile TSK personeli olan doktor ve dişhekimlerinin mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabileceklerine olanak sağlamıştır.

Tüm bu düzenlemeler de göstermektedir ki dişhekimi TSK personeli olması nedeniyle, görev yaptığı yerde, bağlı bulunduğu odaya bildirimde bulunmak ve Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik gereği sağlık kuruluşu açmak amacıyla gerekli başvuruları yapmak kaydı ile TSK bünyesinde hiçbir makam veya merciden izin almaksızın, sadece bildirimde bulunmak suretiyle, mesleğini serbest olarak icra edebilecektir.

Dişhekimleri hangi ilaçları reçetelerine yazabilirler?

Dişhekimleri 1219 sayılı Kanun ile öngörülen görev ve yetki sınırları dahilinde ilgili uzmanlık alanlarına özgü olabilecek ilaçları reçeteye yazabilirler.
 

Ağız ve diş ile ilgili ölçü ve kalıpların döküm ve protez çalışmaları yapılırken hastanın ağzında son halini alana kadar birden fazla prova yapıldığı, ölçünün dişhekimi ve teknisyen arasında karşılıklı olarak birçok defa gönderildiği bilinmektedir. Bu dur

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı`ndan Birliğimize gelen 17.03.2010 tarih ve 1588 sayılı yazıda konuyla ilgili olarak "Ağız ve diş ile ilgili ölçü ve kalıpların döküm ve protez çalışmaları yapılırken, sözü edilen malzemelerin Dişhekimleri tarafından teknisyene gönderilmesi esnasında serbest meslek makbuzu düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu serbest meslek makbuzuna, ölçü alınması veya kalıba dökülmesi gibi işlemler için gönderilmesi nedeniyle düzenlendiği şerhi konulacak, herhangi bir bedele yer verilmeyecektir. Düzenlenecek serbest meslek makbuzunda, kendisine diş ölçü ve kalıbı gönderilen teknisyenin adının yer almış olması, bu kişiye hizmet verildiği anlamına gelmeyecektir." denilmektedir.

Hükümlü hastanın tedavisi yapılırken kelepçesi çıkartılmalı mıdır?

Hasta hükümlü de olsa dişhekiminin Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve diğer mevzuattan kaynaklanan yükümlülükleri aynen devam eder. Bu çerçevede adı geçen Tüzüğün 2. maddesine göre:

"Tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermektir.
Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlâki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaatı ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda âzami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir."

Hükümlüye kelepçe takılmasını mümkün kılan mevzuata bakıldığında da; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun,  Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin "Avrupa Cezaevi Kuralları" Başlıklı (87) 3 No`lu Tavsiye Kararı uyarınca hükümlünün muayene edilmesinde asıl olan kelepçesiz olmasıdır. Ancak muayene, teşhis ve tedavi işlemlerinin güvenli bir şekilde yerine getirilmesi için zorunlu görülmesi hâlinde hekimin talep ve gözetiminde kelepçelenmesi mümkün bulunmaktadır.

Bu çerçevede, inceleme konusu olan olayın somut durumu değerlendirilerek hastanın muayene ve tedavisinin güvenli biçimde yapılması için kelepçe takılmasına ilişkin bir zorunluluğun var olup olmadığına göre karar verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.

Konuyla ilgili mevzuat:

KANUN NO: 5275
CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN

Kabul Tarihi: 13 Aralık 2004
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 29 Aralık 2004 - Sayı: 25685

Zorlayıcı araçların kullanılması

MADDE 50.- (1) Hiçbir halde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;

a)Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,
b) Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbi nedenlerle,

c) Diğer kontrol usullerinin yetersizliği halinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,

Kullanılabilir.

(2) Çocuk hükümlüler için birinci fıkranın (a) bendi hükmü uygulanmaz.

****

CEZA İNFAZ KURUMLARININ YÖNETİMİ İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN
İNFAZI HAKKINDA TÜZÜK

Yürürlüğe Koyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi: 2006/10218 - 20.3.2006

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 6 Nisan 2006 - Sayı: 26131

Zorlayıcı araçların kullanılması

MADDE 155 - (1) Hiçbir hâlde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;

a) Çocuk hükümlüler hariç olmak üzere, yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,

b) Kurum revirinde veya sağlık kuruluşunda hükümlü hakkında uygulanacak muayene, teşhis ve tedavi sırasında, muayene, teşhis ve tedavi işlemlerinin güvenli bir şekilde yerine getirilmesi için zorunlu görülmesi hâlinde cezaevi tabibi veya hekimin talep ve gözetiminde,

c) Diğer kontrol usûllerinin yetersizliği hâlinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,

kullanılabilir.

***

AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİNİN "AVRUPA CEZAEVİ KURALLARI" BAŞLIKLI (87)
3 NO`LU TAVSİYE KARARI

(Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 12 Şubat 1987 tarihinde kabul edilmiştir.)

Kısıtlama Araçları

33- Zincir ve demir kullanılması yasaklanmalıdır. Kelepçe, deli gömleği ve diğer kısıtlama araçları yaptırım amacıyla kesinlikle kullanılamaz. Bunlar ancak aşağıdaki durumlarda kullanılabilir:

a) Nakil sırasında kaçmayı önleyecek bir tedbir olarak, bu durumda tutuklunun adli ya da idari bir merci

b) Önüne çıkarıldığı an, bunlar kaldırılır,

c) Doktorun önerisi üzerine sağlık gerekçesiyle,

d) Kullanılan bütün diğer yollar tutuklunun kendisine ya da başkalarına ya da mala zarar vermesini önlemeye yetmediği zaman müdürün emri üzerine, bu durumda müdür hemen doktorun görüşünü alarak, durumu bir raporla üst makama bildirir.

34- Yukarıdaki madde ile kullanılmasına izin verilen kısıtlama araçlarının modelleri ve kullanış biçimleri, ceza ve tutukevleri merkez örgütü tarafından saptanır. Bunları uygulama süresi, asgari zorunluluk süresini aşmamalıdır.

***

ÜÇLÜ PROTOKOL HÜKMÜ

Muayenelerde güvenliğin ve hasta mahremiyetinin sağlanması

MADDE 38- (1) Ceza infaz kurumu müdürlüğü bulunan yerlerdeki hastanelerde firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı muayene odaları oluşturulur.

(2) Hükümlü ve tutukluların hastanelerde muayeneleri, firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı odalarda yapılır. Jandarma muayene esnasında oda dışında bulunur ve gerekli güvenlik tedbirlerini alır. Doktorun yazılı olarak talep etmesi halinde jandarma muayene odasında bulunur.

(3) Ancak, hükümlü ve tutukluların muayene esnasında yaptıktarı her turlu mevzuata

aykırı talepleri ilgili sağlık personeli tarafından anında jandarma devriye komutanına

bildirilir.

(4) Hastanelerde tutuklu ve hükümlüler için muhafazalı muayene odaları yapılıncaya kadar jandarma muayene odası içinde bulunur ve doktorla hasta arasında geçecek konuşmaları duymayacak uzaklıkta koruma tedbirini alır.

Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odalarına kimler üye olur?

Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odalarına üye olabilmek için dişhekimliği fakültelerinden mezun olmak gerekmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu dişhekimlerinin ve askerliğini yedek subay olarak yapan dişhekimlerinin oda üyelikleri ve aidat işlemlerindeki sorumlulukları nedir?

211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmet Kanununun 43/6.maddesinde TSK mensuplarının kanunla kurulan meslek kuruluşlarına üye olamayacakları, organlarında görev alamayacakları açık olarak hükme bağlanmıştır.

Aynı maddenin 7. fıkrasında ise yedek subaylar ile er ve erbaşların meslek odası ile ilişkilerine ilişkin özel düzenleme yapılmıştır. Buna göre, söz konusu şahısların meslek odasına üyelikleri askıya alınır ancak aidat ve benzeri yükümlülükleri devam eder.

3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanununun 17. maddesine göre “Özel Kanunlarında üye olamayacaklarına dair hüküm bulunanlardan mesleklerini serbest olarak icra edenler; meslekî hak, yetki, disiplin ve sorumluluk bakımından bu kanun hükümlerine tabidirler.”

Hükümlerin birlikte değerlendirilmesinde, TSK mensubu hekimlerin mesleklerini serbest olarak da icra etmeleri durumunda dişhekimleri odasına kayıt olamayacakları anlaşılmaktadır. TSK`da geçici olarak bulunan yedek subaylar ile er ve erbaşların ise Oda üyelikleri askıya alınır ancak aidatlarının ödenmesi gerekliliği devam eder.

Yedek subay dişhekimlerinin askerlik döneminde muayenehane açması durumunda ilgili Oda`ya üye olması, üyeliğinin askıya alınması ile aidat ödeme de dahil olmak üzere yükümlülüklerini yerine getirmesi gereklidir. Bu durum TDB ve Dişhekimleri Odalarının Çalışma Usül ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 28 ve 30. maddelerinde de düzenlenmiş olup üyeliği askıya alınan dişhekiminin aidat ödemesi gerektiği belirtilmiştir.

Sonuç olarak, yedek subay olarak askerlik yükümlülüğünü yerine getirdiği sırada serbest çalışmak isteyen dişhekiminin 3224 sayılı Yasa`nın 17. maddesi ile 211 sayılı Kanunun 43. maddesi uyarınca Oda`ya askerlik süresinin bitimine kadar askıda üye olması suretiyle mesleğini serbest olarak icra etmesi ve aidatını ödemesi gereklidir. 

Tabelaya uzmanlık dalı yazılabilir mi?

Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu`nun belirlediği Tabela Standartlarına göre; Tıpta Uzmanlık Tüzüğü`nde belirtilen uzmanlık dallarında uzmanlık belgesi alanların dışında herhangi bir unvan ya da bilim dalının belirtilmesi mümkün değildir.

Dişhekimi tabelalarında Türkçe dışında bir dilde herhangi bir ifade (dentist..vs) kullanılabilir mi?

Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu`nun belirlediği Tabela Standartlarına göre; dişhekimi tabelalarında Türkçe dışında bir dilde ibare kullanılamaz.

Türk Dişhekimleri Birliği burs fonundan kimler yararlanabilir?

Burs fonundan, Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları Dişhekimliği Fakültesi Öğrencilerine Verilecek Burs Yönergesi gereği ancak dişhekimliği fakültesi öğrencileri yararlanabilmektedir.

Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulunun 18 Ağustos 2010 tarihli toplantısında Burs yardımının Dişhekimliği Fakültesi  1.sınıf öğrencilerine verilmesi kararlaştırılmıştır.

Burs ödemeleri nasıl yapılır?

Burs ödemeleri Aralık, Şubat, Nisan ve Haziran aylarında olmak üzere 4 eşit taksitte ödenmektedir.

Burs karşılıksız mıdır?

Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları Dişhekimliği Fakültesi Öğrencilerine Verilecek Burs Yönergesi gereği, Türk Dişhekimleri Birliği burs fonu geri ödemelidir.

Geri ödemelerle ilgili Yönergenin ilgili maddesi aşağıdadır.

Burs bitiminden sonraki sorumlulukları             

MADDE 9 – (1)

a) Öğrenci bursundan faydalananların geri ödemesi fakülte bitiminden iki tam yıl sonra başlar ve aylık ödemeler halinde her ay aldığı en son aylık burs miktarı kadar aldığı ay süresince sürer.

b) Her ayın taksidi borçlu tarafından o ayın en son iş günü akşamına kadar ödenir. Ödeme yaptığını kanıtlama yükümlülüğü borçluya aittir. Uyuşmazlık halinde Birlik ve Odaların kayıtları esas alınır.

c) Bursun kesilmesini gerektiren hallerde, bu durumun meydana geliş tarihinden itibaren iki yıl sonra başlamak üzere burs verilen süre kadar zamanda her ay son aldığı aylık burs miktarı kadar muntazaman geri ödenir.

d) Borç  taksitlerinin zamanında ödenmemesi halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsiline Dair Kanun hükümleri doğrultusunda gecikme zammı uygulanarak tahsil edilir.

e) Borçlunun durumunda olan değişikliği bildirmemesi ve/veya verdiği adreste bulunmaması sebebiyle kendisine tebligat yapılmazsa 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesi gereği tebligat yapılmış sayılır ve borcun 6183 sayılı yasa hükümlerine göre tahsili için gerekli işlem yapılır.

Dişhekimleri kendileri için web sitesi hazırlayabilirler mi? Web sitesi yapılmasına yardımcı olacak bir düzenleme var mıdır?

1219 sayılı Kanun ile Tıbbi Deontoloji Tüzüğü hükümlerine göre dişhekimlerinin reklam yapması yasaktır. Reklam niteliğinde olmayan ilanların da sınırı katı bir biçimde tanımlanmıştır.

Gelişen teknolojik olanaklarla birlikte, dişhekimlerinin elektronik ortamlarda kendilerini çeşitli alanlarda ifade etmek, ağız ve diş sağlığı alanında genel sağlık bilgileri ile halk sağlığına katkıda bulunmak isteklerinin reklam niteliği taşımaksızın yapılmasını sağlamak amacıyla Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu tarafından düzenleme yapılmıştır.

Web kılavuzuna ulaşmak için tıklayınız…

Kamudaki atamalara başvurabilmek için KPSS Sınavına girmek gerekli midir?

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun “Bazı sağlık personelinin atanmasını” düzenleyen  Ek 1.Maddesi, 2 Kasım 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ek Madde 1- (Ek:10/7/2003-4924/10 md.; Değişik: 11/10/2011-KHK-663/58 md.)  Kamu kurum ve kuruluşlarının uzman tabip, tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman ve tabip kadro ve pozisyonlarına yapılacak açıktan atamalar, açıktan atama izni alınmaksızın mevzuatta öngörülen işlemlerin tamamlanmasından sonra gerçekleştirilir ve bunların yerleştirilmeleri Sağlık Bakanlığınca sınavsız ve kura ile yapılır. Kura ile yapılacak atamalara ilişkin usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”

Yapılan değişiklik uyarınca uzman ve tabip kadro ve pozisyonlarına yapılacak açıktan atamalar ve bunların yerleştirilmeleri Sağlık Bakanlığınca sınavsız ve kura ile yapılır.

Dişhekimlerinin ise  kamu kurum ve kuruluşlarındaki görevlere atanmaları için yöntemi Bakanlıkça  belirlenecek sınava girmeleri gerekmektedir. 

Kamuda çalışan dişhekimlerinin haftalık çalışma süresi nedir?

2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve çalışma Esaslarına Dair Kanunun 2. maddesine göre kamu sağlık hizmetlerinde tam zamanlı çalışan personelin (dişhekimlerinin) haftalık kanuni çalışma süresi 45 saat, kısmi zamanlı çalışanların ise 40 saattir.

Dişhekimliği fakültesine kaydımı yaptırmak istiyorum. Dişhekimliği mesleğini tanıtır mısınız?
Diş sağlığımız için nasıl beslenmeliyiz?

Diş sağlığı için zararlı olarak nitelendirilen gıda madeleri şekerli ve asitli gıdalar ile dişler üzerine yapışıp kalan, kolay temizlenemeyen maddelerdir. Bunları tamamen kesmek değil ancak belirli bir düzen içinde tüketmek diş çürüğünün önlenmesi için gereklidir.

Diş sağlığı için önerilen beslenme şekli;

Şekerli, yapışkan ya da asitli gıdalar üç ana öğün içinde tüketilmelidir.

Öğün aralarında elma, havuç gibi sert dişleri temizleyip dişetine masaj yapacak gıdalar yenmelidir.

Şekerli, yapışkan gıda yendikten sonra dişlerin fırçalanması mümküm değilse ağız su ile çalkalanmalı ya da bir bardak su içilmelidir.

Yine şekerli gıda yendikten sonra ağıza atılacak bir parça peynir şekerin çürük önleyici etkisini gidermek açısından son derece önemlidir.

Diş çürüğü eskiye oranla daha fazla mı görülüyor?

Evet. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde diş çürüğüne eskiye oranla daha sık rastlanıyor. Bunun nedeni beslenme alışkanlıklarının değişmesidir. Eski insanlar sert gıdalarla beslendikleri için doğal yollarla dişlerde bir temizlik sağlanırdı. Günümüzde hazır gıda endüstrisinin gelişmesiyle birlikte bu tür gıdaların tüketimide arttı. Bisküvi, şeker, çukulata, kola gibi her an elimizin altında olan bu gıda maddeleri dişlerin üzerine yapışıp kalan ve asit oluşturan maddeler oldukları için günümüzde diş çürüğü artışının başlıca sorumluluları olarak kabul ediliyorlar.

Diş dostu olarak kabul edebileceğimiz gıda maddeleri hangileridir?

Diş dostu olarak kabul edilen kabul edilen gıda maddelerinin başında proteinler gelir. Vücudumuzun temel yapı taşını oluşturan bu maddeler hem dişlerin gelişimi sırasında, hem de dişler sürdükten sonra diş sağlığı açısından da mutlaka tüketilmesi gereken gıda maddeleridir.

Yüksek protein içeriğinin yanı sıra diş sağlığındaki önemi açısından peynir özellikle şekerli gıda tüketimi sonrası şiddetle tavsiye edilen bir besindir.

Yer fıstığı da içeriğindeki fosfat nedeniyle çerez türü yiyecekler arasında diş dostu olarak nitelendirilen bir besindir.

Rafine edilmemiş hububat (beyaz undan yapılmış ekmek yerine kepekli esmer ekmek) diş sağlığı açısından tercih edilmelidir.

Ağız Kanseri Nedir?

Ağız kanserlerinin sıklığı ve ciddiyeti ağız kanserlerinin çoğunluğu 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır.

Ağız kanserlerinin oluştuğu bölgeler sıklıkla; dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuşak damak alanları, dudaklar ve dişetleridir. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilerek tedavi sağlanmazsa yayılarak sürekli ağrı, fonksiyon kaybı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformiteleri, hatta ölümlere neden olabilir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi ağız kanserlerinin erken dönemde yakalanması açısından da önemlidir.

Ağız kanserlerinin nedenleri nelerdir?

Ağız kanserlerinin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Bununla beraber, tütün ürünleri, alkol ve bazı besinlerdeki karsinojen maddeler ve özellikle ağız dışı bölgelerde (dudak gibi) fazla güneş ışığına maruz kalınması gibi faktörlerin kanser riskini arttırdığı bilinmektedir. Genetik yatkınlık da ağız kanserleri için risk faktörleri arasındadır.

Ağız kanserlerinin muhtemel belirtileri; nelerdir?

·  Ağız içinde veya etrafında beyaz veya kırmızı renkli alanlar

·  Ağız içinde hassas, tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanların olması

·  Ağızda veya boğazda tekrarlayan kanamalar

·  Seste boğukluk veya boğazda yutulamayan cisim hissi

·  Çiğneme ve yutma güçlüğü

·  Dil ve çene hareketlerinde zorlanma

·  Dil veya ağızın diğer bölgelerinde his kaybı, uyuşukluk

·  Alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulması

·  Ağız kanseri lezyonları başlangıç döneminde ağrısızdır ve bu nedenle de ihmal edilebilirler.  Kanser ilerleyerek sağlıklı ağız dokularında harabiyet oluşturdukça ağrı şikâyeti de başlar. Kişinin ağız kanserini fark etmesi güç olabilir. Erken tanı için en ufak bir değişiklikte  dişhekimine gidilmesi son derece önemlidir. Ayrıca düzenli dişhekimine gitme alışkanlığı erken tanıda önemli rol oynar.

Ağız kanseri riskinin azaltılması için neler yapılabilir?

·  Sigara, sigar, pipo gibi tütün ürünlerinin kullanmayınız, tütün çiğnemeyiniz

·  Alkol kullanıyorsanız, aşırıya kaçmayınız

·  Hem alkol hem de tütün ürünlerini kullanan kişilerde ağız kanseri riski alkol ve tütün ürünlerini kullanmayan kişilere göre 15 kat artmıştır

·  Meyva ve sebzeden zengin diyetle besleniniz (araştırmalar bu tür diyetin ağız kanseri riskini azaltabileceğini ileri sürmektedir)

·  Düzenli olarak dişhekimine gitmeyi ihmal etmeyiniz.

Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. Nedeni ne olabilir?

Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.

Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir?

Bebeklerde meydana gelen çürüklerin tedavisi çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerekir. Bunlar nelerdir?

- Bebeğinizin gece ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin. Beslendikten sonra uyutmaya çalışın.
- Biberondaki süte şeker, bal pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin.
- Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin.
- İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin.

Biberon çürüğünün önemi nedir?

Biberon çürüğü görülen dişler tedavi edilmezse ağrı yapar ve iltihaplanır. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlanmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişler de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar. Bu dişler çekilmek zorunda kalırsa çocukta konuşma problemleri ortaya çıkabilir.

Biberon emmediği halde bebeğimin dişleri çürüdü neden olabilir?

Biberonun yanı sıra emziklerin ağlayan bebekleri susturmak amacıyla bal, pekmez, reçel gibi tatlandırıcılara batırılarak verilmesi de biberon çürüklerinin başka bir nedenidir. Bunun yanı sıra, dişler sürdükten sonra oyalanmak amacıyla bebeğin eline verilen karbohidratlı-şekerli gıdalar da diş çürüklerine neden olur. Çocuğu bu tür gıdaların yerine elma, havuç gibi besin değeri yüksek; diş temizliğine yardımcı gıdalara yönlendirmek gerekir.

Bebeğimin dişlerinin sürmesi gecikti. Endişelenmeli miyim?

Genel olarak bebeklerde ilk dişler 6 aylıkken sürmeye başlar. Ancak bebeğin kendisine bağlı birtakım faktörlerin etkisiyle gecikmeler olabilmektedir. Bir yaşına kadar gecikmeler normal kabul edilir. Bebeğiniz 1 yaşına bastığı halde ağzında dişi yoksa nedeninin araştırılması açısından bir dişhekimine götürmek gerekir.

Diş çıkarma sırasında dişetlerinde ve ağızda ne gibi belirtiler görülür?

Çocuklarda diş çıkarmadan bir iki gün önce huysuzluk, iştahsızlık, dişetlerinde kaşıntı, salya miktarında artış olabilir. Dişin çıkacağı bölgede dişeti kabarmıştır. Bütün bu şikayetler dişlerin çıkması ile kaybolur. Bu şikayetlerin tümünü giderecek bir ilaç yoktur. Çocuğu rahatlatmak amacıyla yemeklerden önce uygulanmak üzere eczanelerde satılan pomadlardan yararlanılabilir.

Diş çıkarma sırasında çocuğun genel durumu bozulur mu?

Eskiden diş sürme çağına gelen çocuğun her şikayeti diş çıkarmaya bağlanırdı. Her ne kadar diş sürmesi genel sağlık üzerinde bazı etkiler gösteriyorsa da havale, ishal, bronşit gibi hastalıkların nedeni artık diş sürmesine bağlanmıyor. Çocuğun genel durumundaki bozukluktan diş sürmesini sorumlu tutabilmek için başka bütün nedenlerin araştırılması gerekir. Bu nedenle böyle bir problemle karşılaşıldığında bir çocuk hekimine danışmayı ihmal etmemek gerekir.

Süt dişlerinin sürmesi ne zaman tamamlanır?

24 -30 aylar arasında süt dişlerinin sürmesi tamamlanır. Süt dişleri tamamlanmış bir çocukta her bir çenede 10 adet olmak üzere toplam 20 adet diş bulunur.

Kalıcı dişler ne zaman sürmeye başlar?

6 yaşında süt azıların arkasından "6 yaş dişleri" dediğimiz daimi dişler sürmeye başlar. Bu dişler alt ve üst çenede sağlı sollu ikişer tane olmak üzere toplam dört tanedir. Genellikle süt dişi zannedildikleri için çürüdüklerinde tedavi edilmeyip çekilirler. Halbuki diş sistemi için çok önemli olan bu dişlerin çekilmesi dişlerde tedavisi çok zor olan çapraşıklıklara neden olur.

7-11 yaşlar arasında süt dişleri sallanır ve alttan gelen kalıcı dişler onların yerini alır.

12 yaşında 6 yaş dişlerinin arkasından 2. daimi büyük azılar çıkar. 6 yaş dişleri gibi bunlar da bir süt dişinin yerine sürmeyen dişlerdendir.

Bebeğim dişli doğdu. Ne yapmam gerekir?

Bazen bebekler dişli doğabilir ya da doğumdan hemen sonra bebeklerde diş sürebilir. Bu dişler genellikle sallanan dişlerdir ve bebek yutabilir ya da nefes borusuna kaçabilir düşüncesiyle çekimi gerekir.Yaratacağı bir diğer problem de beslenme sırasında annenin göğüs ucunun tahriş olmasıdır. Böyle bir durumda bir dişhekiminin müdahalesi gerekir.

Çocuğun İlk Diş Hekimi Ziyareti

Bunun için en ideal zaman bebeğin ilk dişleri çıktıktan sonraki altı aydır. Çocuğunuzun dişleri ile ilgili problemler çok erken yaşlarda başlayabilecektir. Bu dönemde bebeğin beslenmesi, diş bakımı ve emme alışkanlığı hakkında bilgi edinerek ortaya çıkacak problemlerin başlaman önlemek mümkün olacaktır.

İLK DİŞ MUAYENESİ

Çocuğunuzda henüz çürük ve ağrı olmadan dişhekimiyle tanışıp rutin `sohbet ve kontrol` ziyaretlerinde bulunulması, toplumdaki dişhekimi korkusunun çocuklara geçmesinin önlenmesi bakımından büyük önem taşır.

Çocuğumu ve kendimi ilk muayene nasıl hazırlayabilirim?

Çocuğunuzu dişhekimine götürmeden önce yapılacak işlem hakkında bilgi edinmek en doğru yöntem olacaktır. Genelde dişlerde çok büyük oyuklar oluşmadan ve şiddetli ağrılar başlamadan dişhekimine başvurmak tedavinin hem çocuk hem de hekim açısından daha kolay olmasını sağlar. Ancak, " Doktor iğne yapmayacak " diye ön yargı ile getirilen çocuğa hekim anestezi yapmak zorunda kalırsa, çocuğun hem size hem de hekime güveni kalmaz. Bu nedenle çocuğu tedavi konusunda doğru bilgilendirmek, korkusunu yenmek ve güvenini kazanmak açısından önemli olacaktır.

Çocuklarda dişhekimine karşı korku neden olur? Alınması gereken önlemler nelerdir?

Çocuğunuza diş tedavisinin hiçbir korkulacak yanı olmadığını anlatırsanız, kolaylıkla dişhekimine götürebilirsiniz. Ancak genelde Anne-Babalar "Uslu olmazsan seni dişçiye götürürüm, O da bir güzel dişini çeker!" sözleriyle dişhekimi kavramını bir korku unsuruna dönüştürür.

Bu nedenle:

1) Çocuğun dişhekimine götürülmesi bir ceza anlamı taşımamalıdır. Tam aksine çocuğa dişhekimine severek gideceği bir ortam yaratılmalıdır.

2) Dikkat edilmesi gereken başka bir konu da, dişhekimine gitme ile çocuğun maruz kalacağı ağrı olayı arasında bir çağrışım uyandırmamaktır. Ancak, çocuğa " Dişin hiç ağrımayacak" diyerek onu yanıltmak; ilerideki tedavileri güçleştirir.

3) Dişhekimi ile çocuğun iyi bir diyalog kurması, çocuğun korkusunu yenmesine yardımcı bir faktördür. Bunun için dişhekiminin sorduğu sorulara çocuğun kendisinin yanıt vermesine izin verin.

Süt dişleri tedavi edilmeli mi?

Süt dişleri de tıpkı kalıcı dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir. "Nasıl olsa değişecek!" düşüncesiyle bu dişlerin çekilmesi pek çok problemlere neden olur. Süt dişlerinin önemini şöyle açıklayabiliriz; ? Süt dişlerinin beslenmede önemi vardır. Çürük dişleri olan çocuklar dişleri ağrıdığı için doğru dürüst yemek yiyemezler. Aynı şekilde dişleri çekilen çocuklar da yemek yiyemedikleri için büyüyüp gelişemezler.

- Genel vücut gelişiminin yanısıra süt dişleri çenelerin gelişimi için de gereklidir. Çürük ya da dişeti problemi nedeniyle dişleri çekilen çocuklarda çeneler çöker ve yaşlı bir görünüm alır.

- Dişler konuşmak için gereklidir. Özellikle konuşmanın öğrenildiği dönemde ön süt dişlerinin eksik olması f,v,s,z,t harflerinin bir alışkanlık haline gelerek ömür boyu yanlış telaffuz edilmesine neden olacaktır.

- Her çocuk gülmeyi sever. Güzel bir gülümseme için ise sağlıklı dişlere ihtiyaç vardır.

- Güzel görünmek büyük küçük her insanın en doğal isteğidir. Çürük ya da eksik dişleri olan çocuklar çirkin göründüklerini düşünerek psikolojik rahatsızlık duyarlar.

- Süt dişlerinin bir diğer görevi de alttan gelen daimi dişlerin yerini korumaktır. 10 çocuğun bir sıraya yanyana oturduğunu düşünün. Bunlardan biri kalktığında diğerleri onun yerine doğru kayarak daha rahat otururlar. Yeni bir çocuk gelip de sıraya oturmaya kalkarsa diğerleri sıkışmak zorunda kalacaktır. Aynı şekilde bir süt dişi zamanından önce çekilirse yandaki dişler bu boşluğa doğru kayar. Alttan gelecek kalıcı dişe yer kalmaz. Bu diş diğerlerini sıkıştırır, sonuç olarak çapraşıklıklar meydana gelir. Bu nedenlerden dolayı süt dişleri de daimi dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir.!

Çocuklarda Ağız Bakımı ve Diş Fırçalama Ne Zaman Başlanmalıdır?

İlk dişler ağızda görünür görünmez, temizlenmeye başlanmalıdır. Temiz bir tülbent ya da gazlı bez kullanılarak; sabah kahvaltı sonrası ve gece yatmadan önce dişlerin silinerek temizlenmesi gerekir. Diş fırçası kullanımına bebeğin arka dişlerinin çıkmasından sonra başlanabilir

Fırçalama için en iyi teknik hangisidir?

Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik önermek ve uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığını kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Oysa ki mikroplar, dişlerin ara yüzleri ya da çiğneyici yüzeylerinde daha kolay birikir. Bu nedenle fırçalamadan sonra AnneBabanın kontrolü şarttır.

Okul çağındaki çocuklarda fırçanın diş-dişeti birleşim yerine 45° eğimle yerleştirilip dişlerin görünen yüzeylerini döndürme hareketiyle, daha sonra da dişlerin çiğneyici yüzeylerinin ilerigeri hareketlerle fırçalanması önerilmektedir.

Çocuğum için hangi diş fırçasını seçmeliyim?

Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir.

Çocuklarda hangi diş macunu, ne kadar kullanılmalıdır?

Bebeklik döneminde ve üç yaşına kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmez. Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır. Ancak reklamlarda olduğu gibi, yarım parmak değil, fırça üzerine sıkılan mercimek kadar macun fırçalama için yeterli olacaktır. Macun kullanımına başlandığı dönemde piyasada bulunan florürlü diş macunlarından herhangi biri tercih edilebilir. Fırçalama işleminde macundan çok etkili bir fırçalama işleminin önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Çocuğuma dişlerini günde kaç kez fırçalatmalıyım?

Sabah kahvaltı öncesi ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Pek çok iyi alışkanlık gibi, diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.

Diş çürüğü nedir?

Diş çürükleri daha çok koyu renklenmelerle birlikte görülen oyuklar olarak algılanmaktadır. Önlenebilir bir hastalık olmasına karşın dünyada diş çürüğü deneyimi yaşamayan çok az insan vardır.

Dişler neden çürür?

Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmektedir. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve dişhekimlerinin kavite dedikleri oyuklara neden olmaktadırlar.

Kimlerde daha çok çürük olur?

Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan asite karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez.Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. Bu nedenle de dişhekimleri tükürük akışını arttırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla önerirler.

Diş çürüğü önlenebilir mi?

Evet.

1. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve hergün diş ipliğinin düzenli kullanılması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, diş fırçaları küçük başlı seçilmelidir. Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzlerde diş ipliği kullanılmalıdır. Fırçalar, orta derecede sert ya da yumuşak kıllı olmalı ve belirli aralıklarda değiştirilmelidirler. Fırça kıllarının aşınmamış olması ve bakteri taşımayacak bir şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir. Asla başkasının diş fırçası kullanılmamalıdır. Diş fırçalama sırasında florürlü bir diş macunu kullanılarak, florürün diş çürüğünü önlemedeki rolünden yararlanılmalıdır. Florürlü macunlara yardımcı olarak aynı zamanda ağız kokusunu gidererek ferahlık ve temizlik hissi veren florürlü gargaralar da kullanılabilir.

2. Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında birşey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir.

3. Dişhekimine muntazam aralıklarla başvurmak bir çürüğü önlemek ya da erken yakalamada en iyi yoldur. Ayrıca sıcak ve soğuğa duyarlı dişler ya da ağrılı dişlerde veya tebeşirimsi renkte olan başlangıç çürükleri, kahverengi renklemeler ve oyuklar gibi durumlarda vakit geçirilmeden hekime başvurulması tedavinin şeklini değiştirecek ve zorluğunu azaltacaktır.

Amalgam nedir?

Amalgam dolgular gümüş dolgular olarak ta tanımlanır. Amalgam; gümüş, kalay ve bakır alaşımının, cıva ile karıştırılması ile elde edilir. Karışımın %45-50`sini oluşturan civa, metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi yaratmış olur. 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok sayıda dişin korunarak ağızda kalmasına hizmet etmiştir.

Amalgamdaki civa zararlı mıdır?

Amalgam dolgudaki civa zehirli değildir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer. Çiğneme ve öğütme sonucunda ağızda açığa çıkan civa miktarı su, hava ve yiyeceklerde alınan miktardan çok daha küçüktür. Bütün bilimsel araştırmalarla civanın zararsız olduğu sonucuna varılmıştır. Amalgamlar söküldüğünde civanın oluşturduğu düşünülen bazı hastalıkların iyileştiği iddia edildiği halde bilimsel olarak ispatlanamamıştır

Dişhekimleri amalgamı niçin tercih ederler?

Amalgam hala en zararsız, en uzun ömürlü ve en ucuz dolgu maddesidir. Yılda, bir milyardan fazla amalgam dolgu yapıldığı hesaplanmıştır. Diğer dolgu maddelerine oranla çok daha kısa zamanda ve kolay uygulanabilirler. Porselen, altın ve beyaz dolgular gibi dolgu malzemeleri hem daha pahalıdırlar hem de daha çok zaman ve dikkat isterler. Ayrıca altının dışındakiler amalgam kadar uzun ömürlü değildir. Amalgam ancak civaya allerjisi kesin olarak tespit edilenlerde kullanılmamalıdır ki, bu da yüzde birden çok daha düşük bir olasılıktır. Gerekmediğinde amalgam dolgular sökülmemelidir. Çünkü hem gereksiz masraf getirmekte hem de dişe zarar verme olasılığını arttırmaktadır.

Amalgam restorasyon sonrası hastaya uyarılar

Uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de dikkatli olunarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi hastalardan istenmelidir.Hastaya 24 saat geçtikten sonra polisaj işlemi.,için ikinci bir randevu verilmelidir.Bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır.

Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu zamanla kaybolmaktadır. Ancak ender olsa da bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde elektriklenmeden doğan hassasiyetler olabilmektedir.Geçmeyen duyarlılıklarda duyarlılığın yalnızca bu sebepten olduğuna emin olduktan sonra restorasyonu metal olmayan bir restoratif madde ile değiştirmek çözüm olabilir.

Kompozit Reçine nedir?

İçinde silikon dioksit parçacıkları olan bir plastik karışımdır. Diş renginde olduğu için beyaz dolgu olarak tanımlanırlar. 1960`larda yalnızca ön dişlerde kullanıldıkları halde materyalin ileri derecede geliştirilmesiyle çiğneme basınçlarına dayanıklı ve daha az aşınan bir dolgu maddesi larak arka dişlerde de başarılı olarak uygulanabilmektedirler.

Kompozit Reçine nedir?

İçinde silikon dioksit parçacıkları olan bir plastik karışımdır. Diş renginde olduğu için beyaz dolgu olarak tanımlanırlar. 1960`larda yalnızca ön dişlerde kullanıldıkları halde materyalin ileri derecede geliştirilmesiyle çiğneme basınçlarına dayanıklı ve daha az aşınan bir dolgu maddesi larak arka dişlerde de başarılı olarak uygulanabilmektedirler.

Kompozit dolgular nasıl yapılır?

Kompozit dolgular, hazırlanmış kavitelere tabaka tabaka yerleştirilir ve her tabaka özel bir ışık ile sertleştirilir. Bu işlem bitince kompozit dolgular dişe göre şekillendirilir ve düzeltilir. Bütün bu işlemler amalgam dolgu işleminden daha uzun sürer. Ancak amalgamın en az iki katı kadar daha pahalıdır. Kompozit dolguların ağızda kalma süresi de 7-10 yıldır ki bu süre amalgamın ömrüne yakındır. Ancak çok büyük dolgularda durum amalgamın lehinedir.

Kompozit dolgular avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Bu dolguların en büyük avantajları estetik olmalarıdır. Ayrıca bu dolgular dişlere iyice bağlandığı için diş dokularını destekler, kırılmaları ve sıcaklık geçmesini engeller. Kompozitler, yalnızca çürükleri restore etmek için değil, dişlerin rengini ve biçimini değişitirerek kozmetik etkileri için de kullanılabilmektedirler. En önemli dezavantajı işlem sonrası duyarlılıkların olmasıdır. Dolguların renkleri, kahve, çay gibi boyayıcı yiyeceklerle de hafifçe değişebilmektedir.

Kompozit restorasyonlar sonrası hastalara ne gibi uyarılar verilir?

Kompozitlerde de artık aynı seansda polisaj işlemi yapılabilmektedir. Ancak çok büyük restorasyonlar ya da çok diş için yapılan seri restorasyonlarda hastayı bir defa daha kontrole çağınp varsa gerekli düzeltmeleri yapmak hem estetik hem fonksiyon açısından çok daha iyi olacaktır.

Bu mateyallerle ön dişlerde çok büyük kayıplar restore edilebilmekte bu nedenle hastaların ısırmada dikkatli olmalarının bu restorasyonların ömrünü uzatacağının da anlatılması gerekmektedir. Özellikle fasial yüzde yapılan uygulamalardan sonra ne kadar iyi polisaj yapılmış olsa da boyayabilen yiyecek ve içeceklerin dolguların renklerini değiştirebileceği yine hatırlatılmalıdır. Aşınma nedeni ile restore edilmiş dişlerde daha çok dikkat edilmesi gereken şey de hastaya çok sert olmayan diş fırçaları önermek ve fırçalama yöntemlerinde düzeltmeler yapabilmelerini sağlamaktır. Bu öneriler geniş fasial yüz restorasyonlan için de geçerlidir.

Periodontal hastalık nedir?

Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Erişkinlerde diş kayıplarının %70`inden periodontal hastalıklar sorumludur. Bu hastalıklar erken dönemde teşhis edildiklerinde kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler. Dişeti hastalıklarının önlenmesi veya tedavisi; doğal dişlerin korunması, daha rahat çiğnemenin ve daha iyi bir sindirimin sağlanması gibi diğer faydaları da beraberinde getirir. Periodontal hastalıklar dişeti iltihabı (gingivitis) ile başlar. Yani gingivitis periodontal hastalığın erken dönemidir. Bu dönemde dişetleri kanamalı, kırmızı ve hacim olarak büyümüştür. Erken dönemde çok fazla rahatsızlık vermeyebilir. Tedavi edilmezse hastalık periodontitise ilerleyerek dişeti ve dişleri destekleyen alveol kemiğinde geriye dönüşsüz hasar oluşturabilir.

Periodontitis periodontal hastalıkların daha ilerlemiş bir safhasıdır. Dişleri destekleyen diğer dokularla birlikte alveol kemiğinde de hasar oluşur. Diş-dişeti arasında "periodontal cep" oluşur. Periodontal cep varlığı infeksiyonun yerleşimini ve hastalığın ilerlemesini kolaylaştırır. Hastalık ilerledikçe dişler sallanmaya başlar, hatta çekime gidebilir.

Dişeti hastalığının belirtileri nelerdir?

Dişeti hastalığının pek çok bulgusu vardır;
- Diş fırçalama sırasında kanayan dişetleri
- Kırmızı, şiş ve hassas dişetleri
- Dişlerden kolaylıkla ayrılabilen, uzaklaşan dişetleri
- Dişler ve dişetleri arasında iltihabi akıntı
- Sallanan veya giderek birbirinden uzaklaşan dişler (dişler arasında aralıkların oluşması veya mevcut aralıkların artması)
- Isırma sırasında alt ve üst dişler arasındaki ilişkilerin değişmesi
- Bölümlü protez uyumundaki değişiklik, bozulma.
- Sürekli kötü ağız kokusu.

Bununla beraber, periodontal hastalık hiç bir bulgu vermeden de ileri safhalara ulaşabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla dişhekimine gitmek son derece önemlidir

Dişeti hastalığının nedeni nedir?

Dişeti hastalığının en önemli nedeni "bakteriyel diş plağı" adı verilen, dişler üzerinde biriken yapışkan ve renksiz film tabakasıdır. Günlük fırçalama ve diş ipliği kullanımı ile diş plağının uzaklaştırılması sağlıklı bir ağız için temel gereksinimdir. Eğer plak etkin bir şekilde dişlerden uzaklaştırılmazsa diştaşı veya tartar olarak bilinen düzensiz yüzeyli ve geçirgen bir yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından salınan zararlı ürünler dişetinde irritasyona neden olur. Bu ürünler nedeni ile dişetini dişe sıkıca bağlayan lifler yıkıma uğrar, dişeti dişten uzaklaşır ve periodontal cep oluşur. Böylece bakteri ve ürünlerinin daha derin dokulara ilerlemesi kolaylaşır. Hastalık ilerledikçe cep derinleşir, bakteriler daha derine; kemiğe kadar ilerler ve dişi destekleyen alveol kemiğinde de yıkım başlar. Hastalık tedavi edilmeden bırakılırsa sonunda dişler sallanır ve çekimleri bile gerekebilir.

Dişeti hastalıkları nasıl tedavi edilir? Dişeti hastalığı nasıl önlenir?

Periodontal hastalığın önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Dişleri sağlıklı bir durumda sürdürmek için, günlük ağız bakımı işlemleri ile (diş fırçalama ve diş ipliği kullanma) bakteriyel diş plağının uzaklaştırılması gerekmektedir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi de aynı derecede önemlidir. Günlük ağız bakımı işlemleri diştaşı oluşumunu en az düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Diş fırçası, diş ipliği veya diğer temizlik araçları ile ulaşılamayan bölgelerin bir diş hekimi tarafından değerlendirilmesi mevcut diş plağı ve/veya diştaşının uzaklaştırılması açısından gereklidir.

Dişeti hastalıklarının tedavisi nedir?

Dişeti hastalığının erken döneminde tedavi, dişler üzerindeki eklentilerin (plak ve diştaşı) uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını kapsar. Bu işlem dişetinde iltihaba neden olan bakteri ve irritanların uzaklaştırılmasını sağlar. Genellikle bu tedavi, dişetinin tekrar dişe adaptasyonu veya dişetinin büzülerek cebin elimine olması için yeterlidir. Dişeti hastalığının erken döneminde vakaların çoğunluğunda, diştaşı temizliği, plağın uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını takiben günlük etkin ağız bakımı başarılı bir tedavi için yeterlidir. Daha ilerlemiş vakalar cerrahi tedaviyi gerektirebilir. Bu tedavinin amacı dişleri çevreleyen derin periodontal ceplerdeki diştaşlarını temizlemek, cebin büzülerek eliminasyonunu ve düzgün bir kök yüzeyini sağlamak ve daha kolay temizlenebilir bir dişeti formu oluşturmaktır.

Periodontal tedavi sonrası hastaların düzenli olarak dişhekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diştaşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için hiçbir işlem kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz.

Dişeti başlangıç periodontal tedavi sonrası öneriler nelerdir?

Başlangıç Periodontal Tedavi Sonrası Öneriler:

Bilindiği gibi, komplike olmayan, basit gingivitis interdental ve marjinal dişetini etkileyen en yaygın dişeti hastalığıdır. Dişeti kanamasının başta gelen nedenlerinden biridir. Tedavisindeki başarısızlık yıkımın daha derin periodontal dokulara ilerlemesine ve erken diş kayıplarına neden olabilir. Diş plağını ve plak birikimini artıran ve/veya uzaklaştırılmasını engelleyen faktörlerin eliminasyonu başlangıç tedavi girişiminin ana hedefi olmalıdır. Basit gingivitis tedavisinde; dikkatli bir muayene yapılarak diş plağı, diştaşı, besin birikimi (food impaction), taşkın veya bozuk konturlu restorasyonlar, irritasyon oluşturan hareketli protezler ve cep derinlikleri değerlendirilmelidir. Basit gingivitis tedavisi tek seansta bitirilmemeli ve sırasıyla şu aşamaları içermelidir.

1.Komplike olmayan gingivitis tedavisi plak kontrolünün öneminin hastaya anlatılması ve öğretilmesi ile başlamalıdır.

2.Dişler plak, diştaşı, boya gibi tüm eklentilerden arındırılmalı ve iyi bir polisaj işlemi yapılmalıdır. Polisaj, gingivitisin tekrarını önleyici önemli bir faktördür. Gingivitisin başlamasında ve diştaşı oluşumunun başlangıç aşamasında en önemli faktör olan bakteriyel plak polisaj yapılmamış pürüzlü yüzeylerde cok daha çabuk birikir.

3.Hasta kontrole geldiğinde dişeti gözlenir ve plak eliminasyonunun etkinliği değerlendirilir. İltihabın hala mevcut olduğu alanlarda diştaşı ve plak eliminasyonu tam olarak başarılamamış olabilir. Tekrar temizlik işlemi yapılır, hasta plak eliminasyonu konusunda yeniden motive edilir. Tedavinin başarısı veya aşağıda sıralanan başarısızlık nedenlerinin değerlendirilmesi için hasta mutlaka kontrole çağırılmalıdır.

Gingivitis tedavisinde başarısızlık nedenleri:

- Özellikle mine-sement birleşiminin apikalinde kalan alanlardaki minik diştaşı partikülleri tam olarak elimine edilmemişse,
- Birikimler temizlendikten sonra iyi bir polisaj yapılmamışsa,
- Dişler üzerindeki eklentiler temizlenmiş ancak, irritasyonun primer nedeni elimine edilmemişse,
- Hasta etkin bir plak kontrolü yapamamışsa.

Tüm bu tedavi sırasında hastaya verilmesi gereken bilgiler ve öneriler:

1. Periodontal hastalıklar dişeti iltihabı ile başlar ve dişeti iltihabının en önemli etkeni diş plağıdır. Diş plağının kalsifiye olması ile diştaşı oluşur. Diştaşı pürüzlü bir yüzeye sahiptir ve üzeri daima kalsifiye olmamış plak ile örtülüdür. Böylece diştaşı, plak için uygun bir yuva oluşturarak iltihabın sürmesine ve şiddetlenmesine neden olur. Bu nedenle oluşmuş diştaşları mutlaka hekim tarafından temizlenmelidir. Temizlenmiş bir ağızda diştaşının yeniden oluşumu etkin bir ağız bakımı ile engellenebilir.

2. Hasta tedavi sonrası olası kanama konusunda uyarılmalıdır ve kontrole geldiğinde bu kanama alanları ve tipi değerlendirilmelidir. Kanama marjinal dişetinden geliyorsa, yeni oluşan plak bu kanamanın nedenidir ve plağın eliminasyonu problemi çözer. Kanama eğer cep tabanından geliyorsa kök yüzeyi tam olarak temizlenememiş ve kalan eklentiler, plak nedeni ile biyolojik olarak uygun nitelik kazandırılamamıştır. Kanamanın tam olarak eliminasyonu için bu eklentiler tamamen temizlenmelidir.

3. Diştaşı temizliği dişlere zarar verebilecek veya tehlikeli bir işlem değildir.

4. Diştaşı temizliği yapıldıktan sonra dişlerde hassasiyet olabilir, bu durum normaldir. Diştaşı temizliği sonrası önceden diştaşı ile örtülü yüzey açığa çıkar ve açığa çıkan bu yüzeyde soğuk ve sıcağa karşı duyarlılık olur. Bu duyarlılığın üç-dört günde geçmesi beklenir. Önemli olan, hastanın dişlerindeki duyarlılık nedeni ile etkin fırçalama ve ağız bakım işlemlerini ihmal etmemesidir.

5. Bazı hekimler diştaşı temizliği sonrası yeni oluşacak plağın mineralizasyonunu önlemek amacı ile anti-tartar diş macunu önerebilir. Bu tür diş macunlarının özellikle bu dönemde kullanılması hassasiyet olasılığını ve şiddetini artırabilir. Periodontal Cerrahi Sonrası Postoperatif Öneriler: Yapılan periodontal cerrahi işlem sonrası hasta yapması ve yapmaması gereken işlemler konusunda uyarılmalıdır.

Hastaya yapılacak öneriler;

1. Cerrahi işlem sonrası 2 saat hiçbir şey yiyip içmeyiniz.

2. Ameliyat sonrası ilk 24 saat içerisinde sıcak yiyecek ve içeceklerden uzak durmanız gerekmektedir. Çiğneme operasyona dahil edilmeyen bölge ile yapılmalıdır. Yumuşak ve ılık yiyecekler uygundur. Asitli meyva suları, alkollü içecekler ve baharatlı yiyeceklerden uzak durulması gerekmektedir. Aksi taktirde ağrıya neden olurlar.

3. Ameliyatı takip eden günlerde sigara içilmemelidir. Dişetini irrite ederek iyileşmeyi tehlikeye atacağından ve ağız içi sıcaklığını arttıracağından cerrahi işlem sonrası sigara içilmemesi gerekir.

4. Ameliyatı takiben 2 hafta süresince, eğer varsa, protezlerin mümkün olduğunca az kullanılması gerekmektedir.

5. Ameliyat yapılan bölgede pat yoksa veya düştüğünde süturlara bakmak için dudak ve yanağın kaldırılmaması gerekmektedir.

6. Ameliyat bölgesine konulan pat sizi rahat ettirmek ve yara bölgesini irritasyondan korumak içindir. Ağrıyı önler, yara iyileşmesini kolaylaştırır ve alışık olduğunuz aktiviteleri rahatlıkla sürdürebilmenizi sağlar. Pat ilk yerleştirildiği birkaç saat içinde rahatsızlık hissi verebilir. Dil veya parmakla patı oynatmayınız. Yerleştirilen pat küçük parçalar halinde kırılırsa panik yapmayınız. Büyük parçalar koparsa veya sizi çok rahatsız ederse doktorunuzu arayınız.

7. Hafif şişlikler olabilir. Operasyon bölgesinin üzerine ilk gün buz torbası hazırlayarak dışarıdan uygulayabilirsiniz. Sık olarak bir çay kaşığı tuz koyduğunuz bir bardak ılık su ile ağzınızı yavaşca çalkalayınız.

8. Operasyon sonrası ilk 4-5 saat içerisinde cerrahi bölgesinden bir miktar sızıntı olabilir. Bu da tükürüğünüze kırmızı renk verecektir. Bu durumda panik yapmayınız ve sızıntı devam ederse temiz bir gazlı bezi rulo haline getirip 20 dakika kadar kanama bölgesine bası yapacak şekilde uygulayabilirsiniz. Daha uzun süreli kanamalar doktorunuz tarafından kontrol altına alınmalıdır.

9. Operasyon sonrası ilk 24 saat içerisinde ürperti ve halsizlik hissi oluşabilir. Bu durum normaldir ve endişeye gerek yoktur. Günlük aktivitelerinize devam edebilirsiniz, ancak aşırı çaba gerektiren sporlar yapılmamalıdır.

10. Ameliyat sonrası iyileşme için doktorunuzun yazdığı reçeteyi uygulayınız. Eğer doktorunuz önermişse antibiyotikleri tarif edilen şekilde kullanınız. Ameliyat sonrası ağrınız olursa ağrı kesici alabilirsiniz. Bu durumda aspirin veya benzeri salisilik asit türevi ilaçlar alınmamalıdır.

11. Ameliyat edilmeyen bölgelere normal fırçalama işlemlerini uygulayabilirsiniz. Ameliyat bölgesindeki dişlerin ise çiğneme yüzeylerini fırçalayınız. Pat uygulanmamışsa o bölgedeki dişleri de fırçalayabilirsiniz. Ancak, dişipi kullanırken dişeti altına inmeyiniz. Doktorunuz önermişse fırçalama işlemleri sonrası önerilen ağız gargarasını kullanabilirsiniz.

12. Yemek sonrası ağzınızı çalkalayın. Patın üzerini nemli pamukla veya kulak temizleme çubuğu ile silebilirsiniz.

13. Doktorunuzun önerdiği süre (1 hafta veya 10 gün) sonunda dikişlerinizi aldırmak ve kontrol için doktorunuzu arayınız.

Hamilelik ağız sağlığını nasıl etkiler?

Hamilelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artış olup, bu durum da dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır.

Eğer plak uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu durum "hamilelik gingivitisi" adını alır. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2. üç aylık dönemde hamile kadınların çoğunluğunu farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse periodontitise ilerleyebilir. Hamile kadınlarda aynı zamanda "hamilelik tümörü" geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır.

Hamilelikte ağız sağlığı problemleri nasıl önlenebilir?

Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fıçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya anti-plaque ve floridli gargaralarla çalkalanmalıdır. Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağlayarak gingivtis gelişimini önler. Plak kontrolünün sağlanması aynı zamanda dişeti irritasyonunu ve hamilelik tümörlerinin oluşma riskini de azaltır.

Hamilelikte diş hekimine ne zaman gidilmelidir?

Hamilelik planlanıyorsa veya hamile olunduğundan şüpheleniliyorsa dişhekimi ziyaret edilmelidir. Ilk 3 aylık dönemde temizlik yapılması uygundur. Dişhekimi hamileliğin kalan dönemi için bir tedavi takvimi hazırlayacaktır. İkinci 3 ayda da ağız dokularında meydana gelen değişikliklerin ve ağız bakımının etkinliğinin değerlendirilmesi ile birlikte tekrar temizlik önerilebilir. Duruma göre üçüncü 3 aylık dönemde de tekrar randevu verilebilir fakat tüm bu seanslar mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır.

Hamilelik sırasında yapılmaması gereken işlemler var mıdır?

Genellikle acil olmayan işlemler de hamilelik sürecinde yapılabilir. Ancak herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. Ve 6. aylar arasıdır. Şiddetli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.

Hamilelik döneminde diş röntgeni zararlı mıdır?

Bu dönemde dental problemlere bağlı şikayetlerin geçici olarak çözümlenmesi filmsiz de olabilir, asıl tedavi doğumdan sonraya bırakılabilir. Dental tedavinin aşamalarının takibi için film çekilmesi uygun değildir (kanal tedavisi vb.). Gerektiğinde başarısız tedaviler doğum sonrası tekrarlanmalıdır.

Annenin  genel sağlığının söz konusu olduğu önemli tablolarda yaklaşım farklı olabilir. Tanı için filmin kaçınılmaz olduğu durumlarda; her ne kadar dişhekimliğinde çekilen röntgenlerde verilen radyasyon miktarı çok az ve karın bölgesine çok yakın değilse de, gelişmekte olan bebeğin ışın almasını önlemek için mutlaka kurşun önlük kullanılması gerekir.

Dişler hamilelik sırasında daha çabuk mu çürür?

Daha öncede de belirtildiği gibi "hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği" inancı kesinlikle doğru değildir. Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Bu dönemde dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır;  

- Bebek beslenen dönemde tatlıya, aburcubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilir

- İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir.

- Gebelik hormonlarının (östojen, progertron) etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. İşte bu nedenlerden ötürü bu dönemde diş sağlığına daha özen göstermek gerekir.

Bebeğin diş sağlığı için alınması gereken önlemler var mıdır?

Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein,Avitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir. Bunun yanısıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanısıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.

"Hamileyken antibiyotik kullandım" bebeğimin dişleri etkilenir mi?

Bu dönemde bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılması gerektiğini belirtmiştik. Ancak kullanılan her antibiyotiğin bebeğin dişlerinde lekelenmelere neden olduğu kanısı yanlıştır. Dişlerde renklenmelere neden olan antibiyotik grubu "tetrasiklinler"dir. Bunun dışındaki antibiyotiklerin renklenme yaptığı kanıtlanamamıştır.

Protez nedir?

Dişlerin ve çevre dokuların çeşitli nedenlerle madde kaybına uğradığı ya da tamamen yok olduğu, yani kaybedildiği durumlarda, onları onarmak ya da yerine konması için kulllanılan, hazırlanmış materyallere protez adı verilir.

Protezin Amacı Nedir?

Protezde, hastanın kaybolan fonksiyonları tekrar kazandırılmaya çalışılırken, aynı zamanda bozulan konuşmasının da düzeltilmesi ve estetik görünümün de daha iyi olması amaçlanmaktadır. Böylelikle büyük oranda kaybedilen ağız sağlığı düzeltilirken toplum içinde eksik ya da harap olmuş dişlerle yaşamak zorunda kalan bireylerin psikolojik açıdan da desteklenmesi sağlanır. Çünkü bu şekilde yaşamlarını ( bir süre de olsa ) sürdürmek zorunda kalan bireyler, öncelikle gülmeyi unuturlar.

Bu da fonksiyonel bozuklukların yanı sıra, insanlarda kendine güven duygusunun zedelenmesine neden olur. Bu tip hastalara yapılan çeşitli protezlerle insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanır.

Harap Olmuş Dişler Nasıl Korunur?

Yıllar boyunca insanların yemek yeme, çiğneme, yutkunma ve geceleri bazı nedenlerle diş gıcırdatmaları sonucunda, dişler farklı oranlarda aşınırlar. Ayrıca çürükler ve kaza sonucunda dişlerin bazı bölümlerinde kırılmalar oluşur. Bu gibi durumlarda, kron adı verilen protezler ile dişlerin kaybolan yapıları, tekrar yerine konur. Bu kronlar porselen, akril ya da dişhekimliği için özel olarak üretilmiş olan metal alaşımları kullanılarak yapılır. Dişhekimliğinde son dönemdeki gelişmeler bu yapıların son derece doğal görünmesini sağlayabilmektedir.

Dişlerin kaybedilmesi sonucunda yapılan protezler genel anlamda iki türlüdür:

1.Ağızda kalan dişlerin üzerine yapılan ve hasta tarafından çıkartılamayan kron , köprü gibi SABİT PROTEZLER

2. Hasta tarafından istenildiği zaman takılıp çıkartılabilen HAREKETLİ PROTEZLER

Estetik, Protezlerle Düzeltilebilir mi?

Eğer gülerken dişlerin görünümü insanları sürekli mutsuz kılıyorsa, o kişinin bir dişhekimine başvurmasında yarar vardır. Kırılmış,renk değiştirmiş ya da şekil bozukluğuna sahip dişler insanların estetiğinde son derece olumsuz bir etki yaratırlar. Bu nedenle psikolojik olarak zarar gören insanlar yapılacak çeşitli protezler yardımıyla kurtulabilirler.

İmplant Nedir?

İmplantlar, dişlerini kaybeden hastaların çene kemiği içine operasyonla yerleştirilen saf titanyum ya da titanyum alaşımlarından yapılmış metal yapılardır. Bunlar, hastaların kaybedilen dişleri yerine kullanılarak üzerlerine yapılan protezlerle daha önce anlatılan amaçlara erişilmeye çalışılır.
 

Diş temizliğinde kürdan kullanımı doğru mudur? Kürdan kullanımı hangi durumlarda ve nasıl olmalıdır?

Dişlerin üzerindeki gıda birikintilerinin ve dişlerin arasındaki dişeti alanlarında biriken gıdaların birikintilerinin kürdanlarla temizlenmesi yanlıştır. Bu alanlarda biriken gıdaların mutlaka dişipleri veya dişlerarası bölgelerde daha etkin şekilde bir temizliğe imkan veren arayüz fırçaları tercih edilmelidir.

Kürdan kullanımının beraberinde, diş eti çekilmesi, diş kayıpları gibi hastalıklara neden olduğu söylenmektedir. Bu konudaki görüşleriniz ve önerileriniz nelerdir?

Kürdan kullanımı sonrasında dişlerin arayüz bölgelerinde yeralan ve dişlerarası alanı dolduran üçgen şekilde dişeti papili olarak adlandırdığımız dişleri çevreleyen periodontal doku yani yumuşak doku yer alır.Kürdan ile dişeti boşluklarının ve bu üçgen bölgelerin mekanik olarak travma yaratarak dişelrin arayüzünde biriken gıdaların temizlenmesi sonrası söz konusu dişeti papilinin zamanla atrofiye uğraması başka bir deyişle kaybolması gerçekleşir. Bunun sonucunda da gerek dişeti papilinin yok olması gerekse diş ve dişi çevreleyen kemik ve periodontal yapılar arasında cep oluşması sonucu arayüzde ulaşılması dahi zor alanlarda daha büyük boşluklar  ve cepler oluşabilir. Bu durmda arayüzde yeralan bölgede dişlerde arayüz çürüklerine , dişeti ceplerine ve varolan arayüz dolgularında sekonder çürüklere neden olabilmektedir.

Diş eti hastalıkları, insan sağlığında ne gibi değişikliklere neden olur?

Dişeti hastalıkları vücudumuzda bir çok sağlık sorununun ve sistemik hastalığın habercisi veya komplikasyonu olarak ortaya çıkabilir.Öncelikle diyabet, endokrin sistem bozuklukları, anemi, lösemi gibi bazı kan hastalıklarında dişetlerinde ve dişeti sağlığında bozukluklar ve kanamalar ortaya çıkarken, dişeti hastalıkları ve iltihaplanmalarıda yakından ilişkili olduğu diyabetin metabolik kontrolünün sağlanmasına engel olarak diyabeti kötü yönde etkiler, erken doğuma ve düşük kilolu bebek doğumuna neden olabilir, bakteriyel kalp kapak hastalıkları açısından enfeksiyon odağı oluşturabilir. 

Kısacası kürdanı, diş temizliği hayatımızdan çıkarmalı mıyız?

Dişlerimizi etkili bir şekilde günde 2 kere florlu bir diş macunu ile fırçalama sonrasında mutlaka  arayüz temizliğini de gerek dişipleri, gerek arayüz fırçaları ve gerekse ağız duşları ile gerçekleştirmeliyiz. Mekanik açıdan diş temizliğimizi tüm yüzlerine olabildiğince ulaşmaya ve biriken bakteri plağını temizleyerek tamamlamalıyız. Eğer dişlerinizin arayüzlerinde tüm bu saydığımız girişimlere rağmen rahatsızlik veren bir arayüzde dolgunluk hissi ve temizlemeye ulaşamadığımız alanlar hissediyordak mutlaka arayüzde çürük varlığı veya olası dişeti hastalığının tanısı açısından bir dişhekimine başvurmanız gerekir.